"Sevmek bir bakıma unutamamaya mahkum olmaktır" der Ümit Yaşar. Kendisi de hayatı boyunca bu ’mahkum’luğunu usta kalemiyle kağıdına münakale etmiş, yirminci yüzyılın en iyi melankoli şairleri arasında yer almıştır.
Oğlu Lütfi’nin bahsettiği gibi kendini aşka adamış, aşka tapmış biriydi. Yirmi iki yaşında aile baskısıyla da olsa ilk eşi Özhan’la evlendi. İleride ona büyük bir ders verecek olan Vedat ve Lütfi bu evlilikte dünyaya geldi. İkinci evliliğini ise elli iki yaşındayken Ulufer’le yaptı. Oğuzcan’nın hayatında derin duygular beslediği üç kadın oldu. Ulufer dışında Mihriban ve Ayten de kalbinde yer etmişti.
Hatta Sahibini "Arayan Mektuplar"da onlardan sıkça bahsetti. Ama hala Mihriban’ın ve Ayten’in kim olduğu hakkında kimse bilgi sahibi değil. Tek bilinen şey hala yaşıyor olmaları. Ümit Yaşar , bilinmeyen bir durumdan dolayı Mihriban’a öyle kızmıştır ki kendi oluşturduğu "Bütün Eserleri"nde Mihriban’a Mektuplar’a yer vermemiş ve adeta onun varlığını yok saymıştır.
"Sahibini Arayan Mektuplar "kitabının dokuzuncu mektubunda "Seni bu kadar sevmenin cezasını kendime ödeteceğim" demişti şair. Dediklerinin daima arkasında duran biriydi. Kendisinin tabiriyle üç, söylenenlere göre yirmi dört kez intihar girişiminde bulundu. Hiçbirinde başarıya ulaşamadı. Bir gün henüz on sekiz yaşındaki oğlu Vedat kendini Galata Kulesi’nden aşağıya bıraktı. Bir rivayete göre babasına bir not bırakmıştı. "Baba intihar öyle edilmez, böyle edilir" diye.
Bu öyle derin bir acıydı ki Ümit için bir daha Galata’nın önünden hiç geçmedi. Elbette bir baba için oğlunun ölümüne şahit olmak çok kötü bir şeydi. Bu durum kaleminin buhranını daha da arttırdı. Bir de oğlu için bir şiir kaleme aldı;
"Galata Kulesi’nde bekliyordu ecel
Bir fincan kahve, bir kadeh konyak
Ölüm yolcusunun son arzusu buydu
Bir adam düştü Galata Kulesi’nden
Bu adam benim oğlumdu"
Ömrü sağlık sıkıntıları, ayrılıklar ölümlerle dolu geçti. Küçük yaşlarında geçirdiği kızamık yüzünden kekeme oldu, enfarktüs geçirdi, sağ böbreği alındı, apandisiti sorun çıkardı ama bu hastalıklar onun kariyerinde ilerlemesine engel olamadı. Geriye 37 şiir, 4 nesir, 14 tane de antoloji, derleme ve biyografi kitabı bıraktı.
Yazdıkları dilden dile, kuşaktan kuşağa aktarıldı. Eserleri müzik dünyasına da yeni bir soluk getirdi. Soğuk bir kasım günü özlemini duyduğu ölümüne kavuştu. Geçirdiği kalp krizi sonucu bu dünyadan göçen şairin cenazesi Zincirlikuyu’ya defnedildi. Ama bizlere bıraktıklarıyla, kazandırdığı hayat görüşleriyle adeta ölümsüzleşti. Herkes bilsin ki bu dünyadan bir Ümit Yaşar geçti.