Kameranın önünde bir genç bağırıyor: “Bizim annemiz babamız yok. Sokaklarda yaşıyoruz. Bir Akbil yüzünden güvenlik görevlisi benim kafama vurdu. Ağbeyimi…” derken kamera bir elle kapanıyor, “çekme kardeşim” diye bağırıyor biri arkadan… Kameraya yansayan görüntü sözleri kifayetsiz bırakıyor. Yerde genç bir delikanlı kafasından kanlar akıyor. Selpak satarmış, geçimini böyle sağlamaya çalışıyor belli ki. Belli ki parası yok, turnikeden ücretsiz geçse yıkılır mı bu dünya, batar mı bu ülke… Dedim ya sözler kifayetsiz kalıyor. İçlerinde mutsuzlukla dolanan insanlar, ufak bir itirazı dinleyemeyecek, bir çocuğa gülümseyemeyece
1975’te Cumhuriyet gazetesinde Ara Güler’in fotoğrafları ve Turhan Şelçuk’un çizimleriyle yayımlanan ve 1978’de “Allahın Askerleri” adıyla kitaplaşan röportaj dizisi YKY’nin 4000. kitabı olarak basıldı. Bu özel baskıda aynı zamanda 13 Eylül 1975'te Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan, Kemal Özer’in Yaşar Kemal’le yaptığı "Neden çocuklar insandır?" başlıklı röportaj da yer alıyor. Yaşar Kemal ile tam 38 yıl önce yapılmış bu söyleşi bugün yapılmış tadında. Gerçek o kadar aynı ki anlatılanlar sanki bugün yaşanmış gibi. Yaşar Kemal’in yaptığı analizler ve medyaya dair eleştirileri bugünle paralellik gösteriyor. Örneğin büyük usta şöyle diyor:
“… Savaşların, kötülüklerin nedenlerini ararsak, temelde, çocuklukta insanların başlarından geçenler karşımıza çıkıyor. Bir gün dünyamız gerçek bir barışa, insanca bir yaşama kavuşacaksa çocuklara davranışımızın değişmesi gerekiyor. Bu, dünyanın hiçbir yanında sanırsam yapılmıyor. Dünyadaki eğitim düzeni de berbat bir düzen. Dünyayı öğretecekleri, insanı öğretecekleri yerde dünyayı ezberletiyorlar…”
İşte tam 38 yıl önce böyle demiş Yaşar Kemal, büyük bir öngörüyle şimdi yaşananları görmüş gibi. Bir güvenlik görevlisinin bir çocuğa tahammülsüzlüğünü görünce içlerinde mutsuzluk dolu insanların daha çok Yaşar Kemal, daha çok Sait Faik daha çok edebiyat aşımalı gerek diye düşünebiliyorum yalnızca…
***
Yaşar Kemal, Florya’dan Balat’a, Sirkeci’den Dolapdere’ye unutulmuş o çocukları bulmuş, onlarla dost olmuş, gün gelmiş bir ağacın altında oturmuş o çocuklarla, gün gelmiş bir surun dibinde… Büyük Usta’nın bu röportaj serisi bir nevi öyküdür aslında. Çocukların aktarımlarından yararlanılarak kaleme alınmış, insanın içine işleyen, zaman zaman bir diğer usta Sait Faik’i de hatırlatan öyküler… ‘Çocuklar İnsandır’ın her satırı okuyucunu yüreğine batıyor. Bunca yoksulluğun bunca kötülüğün içinde o çocukların nasıl böyle temiz kalabildiğine, hayatlarını anlatırken nasıl böyle duru betimlemeler yapabildiklerine şaşıp kalıyorsunuz.
Aradan 38 yıl geçti, İstanbul değişti, sokaklar yenilendi, kent dönüştü ama kendini ‘Allahın Askerleri’ olarak anlatan, öteki kalmış hayatlarıyla bütünleşmiş o çocukların yalnızca isimleri farklılaştı.. Yaşar Kemal’in kaleminden dönüp dönüp okumalı o çocukları, “Kaç Yaşar Amca, karanlık kavuşuyor!” diyen çocuğu, toplumun kurbanı olduğuna inanan Kaya’yı, Balon ustası Kadir’i, Allahın ona acıdığı için kuşları gönderdiğine inandıkları Sait’i, Çingeneleri bağrına bazen Zilo’yu, Hiç salata yememiş metini ve daha nicesini okumalı…
Bu öyküleri okurken aklıma orada burada gördüğüm, hafızamın bir yerinde yer etmiş karaşın çocuklar geldi. Bir de Berkin geldi aklıma. Biz 198 gündür her sabah ‘Berkin uyanacak’ haberi için açıyoruz gözümüzü. Umudumuz hep taze… 14’ündeki Berkin ekmek almaya gitti, ne bilirdi kafasına bir gaz fişeği gelecek ve komada kalacak… Ayrıntı Yayınları Kemal İnal’ın derlediği “Gezi, İsyan, Özgürlük / Sokağın Şenlikli Muhalefeti” kitabının gelirini Berkin Elvan’ın ailesine, hastane masrafları için ulaştıracağını duyurmuş. Söz arasında buna da değinmiş olayım…
Yazarın Notu: Uzun lafın kısası bu yazı 2013’ün son yazısı 2014’ten dileğimiz Berkin’in o güzel gülümseyişiyle uyanması… 2013 her şeyiyle zor bir yol oldu, gencecik fidanları toprağa verdik. Böyle zamanlarda hep şairin sözü gelir aklıma… Onunla bitsin istedim bu yazı:
“kanın ateşin ve seslerin böyle cömertçe kullanıldığı / böyle sorumsuzca kullanıldığı bir dönemde / herkesin şimdilik hakkı vardır hüzünlenmeye…
yukarda dediğime bakma aslında / başarısız boktan bir kış geçirdik / kanımız bile doğru dürüst akmadı / bir sürü çocuğu öldürdüler." (Turgut Uyar, Kıştan Kalan Soğukluk)