Fethullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişiminden sonra, hayatlarını kararttığı binlerce insanın hikâyesi günlerdir medyada yer alıyor. Askeri okullarda başarılı öğrencileri sudan sebeplerle cezalandıran, itibarsızlaştırarak attıran FETÖ üyeleri, polis içinde de aynı şeyi yapmıştı. Emniyet teşkilatında kendilerine ayak bağı olacağını tahmin ettikleri insanları, yalan, iftira ve komplo ile saf dışı ettiler. Balyoz davasında beraat eden askerleri televizyonlarda dinliyorsunuz. Onlar da askeri birliklerde özel hayatlarına bile girilerek komplo ile hapse atıldıklarını dile getiriyorlar. FETÖ’nün gazetecileri de yıllarca bunu yaptı.
Gerçek gazeteci ayrımı
Gerçek gazeteci ile örgüt adına çalışan gazeteci sıfatı taşıyan teröristlerin birbirinden ayrıştırılması zamanıdır. Gözaltına alınan isimlerin birçoğu gazetecilikten çok örgüt üyeliğiyle ön planda insanlardır. Zaten FETÖ’ye bağlı bir kişinin polis, savcı, hakim, diplomat veya gazeteci olması kendi seçimi değildir. Okullarındaki not, dershanedeki puanına göre FETÖ öğrencileri tayin eder. Onların ruh halleri TBMM’yi bombalayan F-16 pilotundan, komutanlarının kafasına silah dayayan yaverlerden farklı değildir. Bu gazetecilerden birçoğu, FETÖ’nün Emniyet’te etkili olduğu 2013 sonuna kadar FETÖ’cü polislerin göz bebeğiydi. Polis hazırladığı haber metinlerini bunlara verir, onlar da bu metni gazetelere ulaştırırdı. Soruşturmalarla ilgili yazı yazar, o yazılar dosyada eksik olan kısmı tamamlar, iddianameye delil olarak girerdi. O gazetelerdeki yalan ve iftiralar, polis ve savcı sorgusunda soru olarak önünüze gelirdi. FETÖ’cü polisler, FETÖ üyesi gazetecilerden başkasına güvenmezdi. Size tutuklanacağınızı onlar müjdeler, yargılanırken daha mahkeme bitmeden tahliye edilmeyeceğinizi bile onlardan öğrenirdiniz. Hapse girseniz bile kötülüklerinden kurtulamazdınız.
Her yalanı söylediler
Gazete ve televizyonlarında halkı ‘terörist’ olduğunuza inandırmak için her yalanı söylerlerdi. Attıkları yalan manşetler basın tarihine geçti. FETÖ’nün tüm operasyonları dört ayaklıydı. Polis, savcı, hakim ve tabii ki gazeteci. Bütün o iftira döneminde FETÖ’cü gazeteciler verilen görevleri yapmasaydı, o operasyonlar asla sonucuna ulaşamazdı. Gazeteci Hrant Dink cinayetiyle ilgili en büyük karartma haberleri bu gazetelerde çıktı. Bu cinayette rol oynayan FETÖ’cü polisleri aklamak için üç kitap yazıldı. Bunları yazan üç yazardan ikisi gözaltında, biri de ABD’de kaçak. İşte o yüzden ben onlara gazeteci demeyeli çok oldu. Kimse bana Dink cinayetini karartmaya çalışanlar için ‘gazeteci’ nitelemesi yaptıramaz. Demokrasilerde dördüncü güç basındır, FETÖ’nün de dördüncü gücü hep tetikçileri oldu.