Geçen Cuma günü İstanbul Üniversitesi’nin doktora salonunda Hukukçular Derneği’nin düzenlediği “28 Şubat’tan 15 Temmuz’a FETÖ gerçeği” konulu panelin konuşmacılarından birisiydim. Konuşmacıların tamamı 28 Şubat darbesinin mağdurlarıydı. Dinleyicilerin çoğunluğu ise o mağdurların çocukları olacak yaşta gençlerden, üniversitenin öğrencilerinden oluşuyordu. Konuşmacılar haklı olarak 28 Şubat sürecindeki mağduriyetlerini anlatıp kimi ikna odalarında zorla başını açmaya zorlandığını, açmayınca okuldan atıldığını, kimi zorla çıkartıldığı o salonda bu kez konuşmacı olarak bulunduğunu, kimi atıldığı üniversitede şimdi görev yaptığını anlattı.
Failler hesap vermeli
Onlara bu haksızlığı yapanların artık esamesi okunmuyordu. Ben son konuşmacı olarak, konunun 28 Şubat darbesinden 15 Temmuz darbesine gelmesini bekliyordum. Konuşmacılardan Prof.Dr. Sevgi Kurtulmuş, 28 Şubat ile hesaplaşılamadığı için 15 Temmuz’un yaşandığından söz etti. “Hesaplaşma” kavramı çok dikkatimi çekti. Konunun 28 Şubat 1997 ile aradaki 19 yılı atlayarak 15 Temmuz 2016 FETÖ darbe girişimi bağlamında tartışılması eksik olurdu. Nitekim, hazırlığını yaptığım konuşmayı kısaltıp “Hesaplaşma” üzerinde durmayı tercih ettim. Şunu söyledim; “Ben 28 Şubat’ın üzerinden 22 yıl geçmiş olması nedeniyle tartışmanın ‘hesaplaşma’ değil ‘yüzleşme’ kavramı üzerinden yapılması gerektiğini düşünüyorum. Evet 28 Şubat’ın failleri hesap vermeli ama daha sonra iktidara gelen AKP döneminde FETÖ’ye alan açıldığı gerçeğini, bu durumun da 15 Temmuz’a giden yolu açtığını görelim. Peki 28 Şubat ile 15 Temmuz arasındaki 19 yılda ne oldu? Ergenekon ve Balyoz başta olmak üzere bir dizi kumpas operasyonları yapılmadı mı, burada insanlar mağdur olmadı mı, bu yüzleşme olmadan 15 Temmuz anlaşılabilir mi? Eğer bu yüzleşme olmazsa bugün devlet içinde yer alan ve korunan cemaat, tarikat tipi yapılanmalar gelecekte başka riskler doğurmaz mı?”
Çetin Doğan’ın yanlışı
Sonra hazırlığını yaptığım konuşmaya dönüp, 28 Şubat sürecinde FETÖ’nün devletin en tepesinden nasıl korunduğunu, 17 Mart 1998 tarihli MGK toplantısında, Fetullahçıların “Bürokrasiye hakim olan devlete hakim olur anlayışı ile devlet içinde devlet haline geldiklerini, TSK’ya sızma çabalarının 10 yıl sonra yani 2008’de Fetullahçıları ordu içinde en etkili güç haline geleceğine” ilişkin sunumumu yaptım. Bir de eski TSK mensubu Çetin Doğan’ın, “28 Şubat kararları uygulansaydı 15 Temmuz yaşanmazdı” açıklamasının nasıl yanlış olduğunu anlattım. Çünkü Çetin Doğan “yüzleşmek” noktasında birisi değil. Yapılan yanlışı savunuyor. Bunu yaparken de 28 Şubat sürecinde FETÖ’cülerin korunduğu gerçeğine aykırı konuşuyor. Kesinlikle 28 Şubat mağduru Sevgi Kurtulmuş ile 28 Şubat’ın aktörlerinden Çetin Doğan’ı kıyasladığım ya da benzeştirdiğim düşünülmesin. Elbette darbe suçunu işleyen herkes yargı önünde hesabını versin, benim niyetim hepimizin hatalarıyla yüzleşmesi, yoksa yaralarımız iyileşmeyecek.