19 Ocak 2007 tarihinde Şişli’de sahibi olduğu Agos gazetesinin önünde Ogün Samast isimli katil tarafından suikast sonucu öldürülen gazeteci Hrant Dink davasını 10 yıldan beri takip ediyorum. Bu cinayetin arkasında Fethullahçı Terör Örgütü üyesi istihbaratçı polislerin olduğunu ortaya çıkardığım için önce 32.5 yıl hapis istemiyle yargılandım, ardından örgütün kurduğu komplo ile 2011 yılında “Ergenekon üyesi” suçlamasıyla Silivri’de hapis yattım.
O günlerden itibaren Hrant Dink cinayetine FETÖ üyelerinin bulaştırdığı yalanları tek tek çürütüp yalnızca gerçeklerin tartışılması için canımı ortaya koyarak çalıştım. Sonunda FETÖ’cü polisler, jandarmalar, müfettişler, gazeteciler ve savcılardan oluşan örgüt üyeleri hakim karşısına çıktı. Tetikçilerin cezalandırılmasıyla kapatılmak istenen dava yeniden açıldı. Ben de o davada bana komplo kuran sanık polislerin önünde bu kez tam 8 saat “tanık” olarak ifade verdim.
‘Katil devlet hesap veriyor’
O duruşmaya gittiğimde de sonrasında da dikkatimi çekti; Duruşmayı Hrant Dink’in kadim dostu Bülent Aydın ve birkaç arkadaşı dışında takip eden yoktu. Bu gözlemimi tanık olarak mahkemede de söyledim.
2007 yılında başlayan ve 2012 yılına kadar Beşiktaş’taki Özel Yetkili Mahkemede süren Hrant Dink cinayeti duruşmaları öyle kalabalık olurdu ki, gazeteciler salona giremezdi. Duruşmayı yabancı basın, Avrupa’dan avukatlar, solcular, sosyalistler, liberaller takip ederdi. Duruşma öncesi Beşiktaş’tan başlayan yürüyüş kortejine girmek için yarışırlardı. En öndeki pankarttan tutmak için milletvekilleri dahil herkes yarışır, hep bir ağızdan “Katil devlet hesap verecek” diye bağırırlardı. Yine de dava tetikçilere verilen cezalarla kapatılmıştı.
17/25 Aralık 2013’ten sonra FETÖ üyelerinin sorumlulukları tartışılıp, bu konuda soruşturma yeniden açıldığında tüm bu kesimlerde bir sessizlik gözlemledim. Aslında tam da dedikleri gibi; Bu kez Çağlayan Adliyesi’nde bir zamanlar devlet olan FETÖ üyesi polis, istihbaratçı, savcı, müfettiş, gazeteci, jandarma hesap veriyordu. Ama nedense “Katil devlet hesap verecek” diyenler ortada yoktu. Hatta her duruşma öncesi Çağlayan Adliyesi önünde açılan pankartın arkası bile dolmuyordu. Bülent Aydın ve birkaç arkadaşı olmasa pankart yere düşecekti. Hala da böyle.
Çok düşündüm, “Neden?” diye. Cevabı basitti, çünkü Dink cinayetinde gerçekler ortaya çıkmıştı; bir zamanlar devlete hakim olan suikastin arkasındaki FETÖ örgütü üyeleri yargılanıyordu ve artık Hrant Dink, siyaseten “kullanışlı bir mağdur” olmaktan çıkmıştı.