Dünyanın en büyük ekonomilerinden Japonya'da hapishanelerdeki yaşlı nüfusunun artması ilk etapta büyük şaşkınlık yaratıyor. "85 yaşındaki bir kadın, ne yaptı da hapse girdi?" sorusunu akla getiriyor. Daha sonra ise ülkedeki hiç de azımsanmayacak sayıdaki 'yaşlı Japon'un' ufak tefek hırsızlıklarla gayet gönüllü olarak hapse girdiğini öğreniyoruz. Ülkenin büyük çoğunluğunu oluşturan yaşlılar, evde yalnız kalmaktansa, hapiste en azından çevrelerinde birilerinin olmasını yeğliyor. Korkunç bir senaryo. Sanki bir distopyadan alınmış gibi.
Geçtiğimiz yıllarda hükümet tarafından hırsızlık suçu işleyen yaşlılar arasında yapılan bir araştırmada neden hırsızlık yaptıkları sorusuna kadınların yüzde 59'u 'harcamalardan tasarruf etmek', erkeklerin yüzde 69'u ise 'ekonomik zorluklar' şeklinde cevap verdi. Ancak başka faktörler de var. Yalnızlık gibi...
Yalnızlık sigara içmek kadar zararlı
2018'de İngiltere'de başbakanlık ofisinden yapılan açıklamada, yalnızlıktan sorumlu bir bakanlığın kurulduğu açıklandı. 2017 yılında California Üniversitesi'nden araştırmacıların yayımladığı bir rapor, yalnızlığın günde 15 adet sigara içmek kadar kötü olduğunu ortaya koydu. ABD halkı ise bugüne kadar hiç olmadığı kadar yalnız.
Sağlık sigortası şirketi Cigna'nın yürüttüğü araştırmaya göre, her 5 Amerikalıdan 3'ü yalnız hissediyor. 10 bin 400 ABD'li yetişkinle yapılan araştırma, katılımcıların yüzde 58'inin 'bazen ya da her zaman' kimsenin nasıl olduklarını bilmediğini söylüyor. Bu oran, bir önceki yıla göre yüzde 7 arttı. Araştırmanın sahibi Cigna, bunu Amerikalı işçilerin uzun çalışma saatleriyle ilişkilendiriyor. ABD Çalışma Bakanlığı'na bağlı İşçi İstatistikleri Bürosu'na göre, tam zamanlı bir işte çalışan yetişkin bir Amerikalı gününün ortalama 8 buçuk saatini iş yerinde geçiriyor. Cigna'nın CEO'su David M. Cordani, "Nasıl çalıştığımızı trendler şekillendiriyor. Teknoloji kullanımının artması, daha fazla iletişim ve çalışma kültürü, stresi artırıyor" diyor. Yalnız insanların, yalnız hissetmeyenlere oranla işi bırakmayı iki kat fazla düşünmeleri, işe 5 kat fazla geç kalmaları da, 2 katı fazla sağlık raporu almaları da tesadüf değil.
Aynı yöne gittiğiniz iş arkadaşınızla aynı anda paydos etmekten kaçınıyor musunuz?
Dirsek dirseğe oturduğu çalışma arkadaşıyla, masası boş kalmasın diye öğle yemeğine bile çıkamayan biri, iş arasında nasıl iletişim kurabilir? Arka masadaki arkadaşına ufacık bir soruyu bile mail yoluyla soran biri, iş arkadaşının huyunu suyunu nasıl öğrenebilir? Bence insanlar, aynı yöne gittiği mesai arkadaşlarıyla karşılaşmak ve sohbet etmek zorunda kalmamak için aynı saatlerde bile çıkmıyor, asansöre birlikte binmekten imtina ediyor. Öğle aralarında bir lokantaya gittiğimde yalnız oturan ve sessizce tabldotunu yiyen o kadar çok insan görüyorum ki... Ya da sosyal medyada ufacık bir Google aramasıyla çıkacak ufacık bilgileri takipçilerine soran ve aslında 'yalnızım' diye haykıran bir sürü insan... Bu bir yardım çığlığı olabilir.
Keza öğle arasına yalnız çıkmak ve baştan sona 150 tane story izlemek... O storylere neden cevap olarak bir şey 'yazmak' yerine sadece ifade bırakıp geçiyoruz mesela? Bu hız, diyaloğu azaltmakla kalmıyor, tepkileri ve iletişimi de giderek sığlaştırıyor. Emojileri bu anlamda -kendi adıma- hiç sağlıklı bulmuyorum. Bulunduğumuz şartlar altında çalışma saatlerini düşüremeyiz belki ama, daha fazla iletişime geçmek, iş arkadaşlarıyla iş dışında konular konuşmak, mutfakta karşılaşıldığında evde içtiğiniz kahveden konu açmak çok da zor olmasa gerek.