Oral Çalışlar74 yıl önce Faik Öztrak, Menderes’i neden eleştirdi?

HABERİ PAYLAŞ

74 yıl önce Faik Öztrak, Menderes’i neden eleştirdi?

CHP iktidarının son yılları... İkinci Dünya Savaşı yeni bitmiş, Avrupa Batı bloku ve Doğu bloku olarak ikiye bölünmüş... Türkiye, Batı cephesinde kalmış ancak Sovyetler Birliği ile uzun sınırları nedeniyle, “komünizm tehlikesi” altında bir ülke olarak görülüyor.

Batı kampının o yıllardaki genel söylemi “komünizme karşı demokrasi” şeklinde tarif ediliyordu. Önümde Mahmut Goloğlu’nun "Demokrasiye Geçiş 1946-1950" (Kaynak Yayınları) kitabı bulunuyor. Merakla okuyorum. Genel bir komünizm korkusu, Meclis’i sarmış durumda. Özellikle Ankara’da Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde bir grup öğretim üyesi bu tehlikenin “somut örnekleri” olarak hedef tahtasında: Pertev Naili Boratav, Muzaffer Başoğlu, Behice Boran, Niyazi Berkes, Mediha Berkes, Adnan Cemgil, Azra Erhat ve hepsinin başında Rektör Şevket Aziz Kansu suçlanıyor. Üniversite Senatosu 11 Ocak 1948 tarihinde bu öğretim üyelerini görevlerinden uzaklaştırıyor. İstanbul Üniversitesi, olaya müdahil oluyor, karşı çıkıyor. Kâr etmiyor. Öğretim üyeleri okullarına dönemiyor.

Haberin Devamı

“Komünizm tehlikesi”nin ilk kurbanları, üniversite öğretim üyeleri oluyor. Bununla yetinmeyen Meclis üyeleri de vardı. “… türlü devlet kuruluşlarında, hatta hükümlü oldukları halde çalıştırılmakta olan komünistlerin gizli çalışmalarını önleyici ne gibi tedbirler alındığı”nı hükümete soruyorlardı. Çok partili bir dönemin hemen öncesinde “komünizm tehlikesi” demokrasiyi tehdit eden bir öcüye dönüşüyordu. Bunu tabii ki daha sonra bu teori üzerinden yürütülen baskılar takip edecekti.

Menderes

Daha sonra kendisi “tek adam rejimi” kurmakla suçlanacak olan Adnan Menderes, iktidar öncesi dönemde Meclis’teki tartışmalarda tek parti, tek adam rejimine yönelik “eleştirici” bir kimlikle öne çıkıyordu. Çok tanıdık bir isim olan Faik Öztrak (tabii ki dede Faik Öztrak) CHP grubu adına yaptığı konuşmada Menderes’i şöyle cevaplamıştı:

"Tek parti zihniyetinin en koyu ve güçlü uygulandığı dönemde bu arkadaşımız bazen parti müfettişi, bazen Grup Yönetim Kurulu Üyesi, bazen komisyon sözcüsü idi ve parti içinde daima tek parti zihniyetini savundu." (Goloğlu s. 238) O günlerin dikkat çekici konuşmalarından birisini, Diyarbakır CHP milletvekili İhsan Hamit Tiğrel yapmış. Meclis tutanaklarında yer alan konuşmasında, Tiğrel, komünizm ve milliyetçilik meselesine şu şekilde yaklaşmış: “Doğu illerimiz yüzyıllardan beri kendi haline bırakılmıştır, hiçbir şey yapılmamıştır. Yol ve okul yoktur çok sayıda hasta vardır.

Haberin Devamı

Dicle suyu üzerindeki köprü Emeviler döneminden kalmadır. Memurları sürgün gelenlerdir. Ve bu bölge güneyden, doğudan gelen ve özellikle de kuzeyden gelen düşünce akımlarının etkisi altındadır. Gereken tedbirleri almazsak çevreden gelen etkileri yalnız jandarma ile önlemeye kalkışırsak yanlış davranmış oluruz. Halka kendi dilimizi, milliyetimizi, milliyetçilik esaslarına göre kendi kültürümüzü aşılamak zorundayız.” (Meclis Tutanağı: 29.12.1947 ve 12.11.1948, Goloğlu, s.222) Evet 75 yıl önce tartışma konularımızın başlıkları böyleymiş.

Her zaman bir tehlike, tehdit eden bir düşman buluyoruz. Kendimizi korumak adına yarattığımız düşmanları gerekçe göstererek karşı tarafı istediğimiz gibi suçlayabiliyoruz. “Demokrasimizin nesi eksik?” sorusuna buradan bir cevap bulabiliriz.

Haberin Devamı
Sıradaki haber yükleniyor...
holder