Alevilik, ülkemizin önemli kimliklerinden birisi. Anadolu’nun geçmişinde kökleri olan bir inanç topluluğu. Sünni kimliğinden oldukça farklı ritüellere ve ibadet etme biçimlerine sahipler. Osmanlı İmparatorluğu döneminde de Cumhuriyet döneminde de “öteki” olarak görülerek, çoğu zaman ağır baskılara uğradılar. Dağların kuytularına çekilerek, varlıklarını öyle sürdürebildiler. Bu yaşam tarzı sayesinde, geleneksel Türkmen kültürünü bugünlere taşıyan büyük ölçüde Aleviler oldu.
Cumhuriyet dönemine gelirsek: 1925’te tekke ve zaviyeler kapatılınca Alevilerin ibadet edecek yerleri kalmadı. Hacıbektaş Postnişin’i Veliyeddin Ulusoy, 1960’lı yıllara kadar “gizli saklı çekinerek toplanılırdı” diye anlatıyor. Sonraki yıllarda da başları dertten kurtulamadı.
12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbelerinde ordunun hışmına uğradılar. Daha önemlisi, darbe planlayanlar, Alevi-Sünni çatışması körükleyecek kışkırtmalarda bulundular. 1979 Kahramanmaraş katliamı, 12 Eylül darbesine hazırlık yapan “özel harp”in işiydi.
Sivas dönüm noktası
2 Temmuz 1993 Sivas katliamı ağır bir travma yarattı. 24 saat boyunca Pir Sultan Şenlikleri için şehre gelen insanların bir otelde yangından zehirlenerek yaşamlarını yitirmelerini acı içinde izledik. Bu katliam, Alevi kimliği üzerinde bir isyan ruhu oluşturdu, bir rönesans etkisi yaptı.
Aleviler, o vahşi katliamdan sonra, büyük bir sivil hareketlenme yaşadılar. Alevi dernekleri ülkenin dört bir yanına yayıldı. Şehirleşmeyle birlikte gelişen cemevleri Sivas’tan sonra, Türkiye’de bir farklılık, bir zenginlik olarak yaygınlaştı. AK Parti hükümetleri döneminde de Alevilerin taleplerini dinlemek ve çözüm yolları araştırmak amacıyla Alevi Çalıştayları toplandı.
Bu çalıştaylar bazı Alevi örgütleri tarafından çok ilgi görmese de Alevi kimliğinin ve taleplerinin meşruiyetini gündeme getirdi. Alevi talepleri, “Cemevlerinin ibadethane olarak kabul edilmesi” noktasında çıkmaza girdi. Hükümet, Alevilerin en temel haklarını yasalaştırmadı. Alevilerin “Cemevlerinin ibadet yeri olarak kabul edilmesi” talebi hâlâ boşlukta. Bu meseleye eğer dini referanslarla değil de temel haklar açısından bakılırsa, çözümü zor olmayacaktır.
Cemevleri, Alevilerin ibadet yeridir. Onlar böyle kabul ediyorlarsa, aklın gereği olan, devletin de bunu böyle kabul etmesidir. Bir yurttaşın nasıl ibadet edeceği, nereyi ibadet yeri olarak kullanacağı, onun kendi kararıdır. Sivas katliamının üzerinden 27 yıl geçti. Hâlâ aydınlanmamış bir vahşetten söz ediyoruz. Sivas, kışkırtılan bağnazlıkların ne büyük felaketlere yol açacağını göstermesi bakımından büyük bir ders olarak önümüzde duruyor.