Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi; FETÖ’den suçlanan bir kişi için, “ByLock”, “Banka Asya’ya para yatırmak”, “kapatılan örgüte üye olmak” gerekçelerinin terör örgütü üyeliği için yeterli kanıt olmadığını karara bağladı..
Dosya, gereğinin yapılması için Türkiye’ye gönderildi. AİHM, kararında üç temel ilkenin ihlal edildiğini belirtti. Şimdi bu kişi hakkında hakkaniyete uygun yeniden yargılama yapılacak. Eldeki delillerle, söz konusu kişinin mahkûm edilmesi, mümkün olmayacak. Yeni ve sonucu etkileyecek bir belge, bulgu çıkmadıkça, AİHM’in kararı kesin geçerli olacak. Anayasa’nın 90. maddesine göre, AİHM kararları bağlayıcı.
Söz konusu kişi, büyük olasılıkla, beraat edecek. Peki benzer durumda olan binlerce, on binlerce insan ne yapacak? Onlar da bu kararı emsal göstererek beraat talep edebilecek mi?
Siyasi sonuçlar
Bu noktaya kadar hukuki bir mesele olarak baktığımız AİHM kararı, bu noktadan sonra siyasi bir mesele haline dönüşebilir. Türkiye Cumhuriyeti, altına imza attığı uluslararası sözleşmelerin kanun hükmünde olduğunu ve kendi kanunlarının üstünde bir yere sahip olduğunu belirtiyor.
Yine de “içişlerimize karışamazlar” tepkisinin beklendiği gibi devam edecek olduğu anlaşılıyor. AİHM kararları olsun, Anayasa Mahkemesi kararlarına karşı, sert itirazlar, “önyargılı davranıyorlar” çıkışları görebiliyoruz. Ancak Türkiye’deki hukuk sistemi, bu kararı uygulamakla yükümlü. Siyaseten bu kararın ve bu gibi kararların uygulanmasına yol verilerek, Avrupa ile ilişkilere, yeni bir yön çizilebilir.
Tam da ihtiyacımız olan bir zamanda. Türkiye’nin AB ile yeniden oturup konuşmaya yöneldiği bir zamandan söz ediyoruz. Türkiye, Kopenhag Kriterleri sayfasını açabilir. Dondurulan görüşmeler yeniden başlayabilir. Türkiye’nin terör tanımıyla, AB’ninki uyuşmuyor.
Üyelik müzakerelerin tıkanmasına neden olan asıl konu, terörün tanımı ve terörle mücadele yöntemleri. Burada derin bir ayrılık olduğu biliniyor. O zaman, “terör”, “terörist” tanımının masaya yeniden yatırılması söz konusu olabilir. İkinci olarak, özellikle İslami kesimde büyük tahribatlara hatta aile içi parçalanmalara yol açan “Fetullahçılığın” da yeniden bir tanımı yapılabilir.
Bu kesime yönelik siyasi ve cezai yaptırımlar gözden geçirilebilir. “Şiddeti savunmak”, “şiddet eylemine katılmak”, “eylemcileri maddi olarak bilerek desteklemek” gibi kriterler üzerinden gidilebilir. Çok sayıda kişi, bu örgütün şiddet eylemleriyle ilişkisini tasvip etmediğini açıkladı. AİHM kararı ışığında örgütle ilişkili kişilerin durumu yeniden ele alınabilir. Bu karar, yargılanmakta olanların normal hayata dönüşünü sağlayabilecek bir fırsata da dönüşebilir.