Genel seçimler, eğer planlanan zamanlamada bir değişiklik olmazsa, 2028’de yapılacak. Son yerel seçimlerde birinci parti olarak çıkan CHP, bu seçimlerde iktidarı hedefliyor. Mevcut anayasal sistemde asıl yürütme gücü Cumhurbaşkanı’na verilmiş durumda ve CHP de tam olarak bu gücü istiyor.
Bir süre önceye kadar CHP içindeki adaylık yarışı alttan alta devam ediyordu. Son zamanlarda yarış “açık tartışmalara” dönüşmüş durumda. Örneğin, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, aday olabileceğini ve gerekçelerini şu sözlerle dile getirdi:
“Son 50 anketin hepsinde ben birinci çıkıyorum. Bu nedenle saldırıların hedefi haline geliyorum. Son 1 hafta 10 gündür acımasız saldırılar başladı. Gerek konserler gerekse her türlü iddia ile saldırıyorlar. Bu maalesef sağlı sollu yapılıyor.”
Yavaş’ın “maalesef sağlı sollu” ifadesi, parti içinde artan cepheleşmeye işaret ediyor. Parti içindeki bu erken başlayan yarışı şahsen normal ve olağan buluyorum. Bir kitle partisinde bu tür dinamiklerin varlığı anlaşılabilir bir durum. Ancak aşırı hırs ve iç çatışmaların partiye zarar vermemesi gerektiği de açık. CHP’nin parti örgütünde önemli bir güce sahip olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da “Başkan adayı benim” mesajını vermekten çekinmiyor.
Bir yurttaş olarak benim için en önemli şey, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayının kim olacağı değil, evrensel hukuka ve insan haklarına saygılı, düşünce ve örgütlenme özgürlüğüne dayalı bir sistemin nasıl kurulacağına dair somut adımlar atılması.
CHP’nin son dönemdeki normalleşme politikası, parti içinde tartışmalara yol açsa da toplum nezdinde destek görüyor. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin bir "kardeşlik projesi" olarak adlandırdığı ve silahların bırakılmasını içeren projenin geldiği nokta da dikkat çekici. Türkiye, belli bir eşiği aştı ve Bahçeli’nin Öcalan çağrısı, yeni bir Türkiye’nin habercisi. Sürecin beklenmeyen aktörlerinden gelen dinamizm, çağın değiştiğini gösteriyor. Bahçeli’nin Öcalan konusunu gündeme getirmesi başlangıçta bazı çevrelerde abartılı bir iddia gibi görülse de, bölgedeki gelişmeleri dikkate alınca bu hamleyi anlamak kolaylaşıyor.
Türkiye’nin Suriye’ye operasyon hazırlığı yaptığı; Kürtler ile İsrail arasında dayanışma haberlerinin arttığı bir dönemde, Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusuna odaklanmak ne kadar doğru? Üstelik dört yıl içinde köprünün altından çok suların akacağı da göz önünde bulundurulmalı. Bugünün öne çıkan adayları değişebilir, yeni isimler sahneye çıkabilir.
Sonuç olarak, 2028 genel seçimlerine giden yolda, CHP’nin sınavı, iç dinamiklerini dengeleyip toplumsal güveni pekiştirmek ve iktidar yolunda stratejik adımlar atabilmek. Adayların kim olacağından ziyade, CHP’nin topluma sunacağı öneri ve hedefler, toplumda heyecan yaratabilir.