27 Mayıs 1960 askeri darbesini CHP’liler ve bir kısım solcu destekledi. 27 Mayıs sabahı TKP’nin Sesi “Bizim Radyo”nun mutluluk dolu yayınları hâlâ kulağımdadır. O dönemin CHP’sini biliyoruz. 12 Mart 1971 askeri müdahalesini sağcılar destekledi. Ülkücüler askeri mahkemelerde şahit iskemlesindeydi. CHP içinden çıkan sağcılar da Güven Partisi’ni kurarak darbecilere yataklık etti.
Ama darbenin asıl destekçisi Süleyman Demirel’in başında bulunduğu sağcı Adalet Partisi’ydi. Merak edenler Deniz Gezmiş ve iki arkadaşının idam kararının alındığı Meclis tutanaklarını inceleyebilir. 12 Eylül 1980 darbesini, halkın büyük kısmı makul karşıladı.
Çünkü, orduya hakim olan darbeciler, Türkiye’yi iç savaş ruh haline sokmuştu. Sağcı, solcu, sıradan insanlar mahallelerine egemen olan silahlı radikal sağcı ya da radikal solcu gruplardan yılmıştı. Bir gün sağcının elindeki silahın ertesi gün solcunun eline geçmesi, bu işin arkasında daha güçlü bir tertibin olduğuna işaret ediyordu.
Darbe “beklenen” bir olgu haline gelmişti. Darbecilik sağcılara ya da solculara mahsus bir hastalık değil. Darbeciler her seferinde bazen sağı bazen solu kullanmayı bildiler. Bu açıdan her iki kesimin de birbirine söyleyecek fazla bir lafının olmadığını görüyoruz.
Gelelim son tartışmaya: CHP’li bazı yöneticiler darbe çağrısı mı yaptı? Ben her iki konuşmayı dikkatle dinledim. Bu yönde bir veriye veya ipucuna rastlamadım. Haklarında darbe çağrısı iddiası öne sürülen iki siyasetçi “Hayır biz darbeyi savunmuyoruz. Böyle bir yoruma neden olacak bir açıklama da yapmadık” dediler. Tartışmalı bir konuda asıl olan konunun muhatabıdır. “Hayır” diyorsa beyan esastır.
Darbeci ve darbe
Türkiye’de darbe heveslisi kimseler var mıdır? Mutlaka vardır. Demokrasinin köklü olarak yerleşmediği düzenlerde, “Asker gelsin memleketi kurtarsın” zihniyeti toplum içinde kolay kolay ortadan kaybolmaz. Derinlerde de olsa varlığını sürdürür. Peki şu an bir darbe tehlikesi var mı?
Böyle bir potansiyelin olduğunu sanmıyorum. Toplumda böyle bir istek veya beklenti göremiyorum. 15 Temmuz’un püskürtülmesinin de topluma bir özgüven aşıladığını söyleyebiliriz. O gece, köprüyü ele geçirenler, medyayı susturmayı başaramamıştı.15 Temmuz darbesinin önlenmesinde çok sesli medya rol oynamıştı. Darbeyi, gündemden silmenin ötesinde zihinlerden kazımanın biricik ilacı demokrasidir.
Almanya’da ya da İngiltere’de kimse darbe ihtimali üzerine fikir yürütmüyor. Nitekim 15 Temmuz’un önlenmesinde çok sesli bir medyanın varlığının önemi ortaya çıktı. Köprüyü kuşattılar ama medyayı susturamadılar. Toplumun direncini artıran, özgürlüklerdir.
Bir toplum ne kadar özgürse, kendine güveni de o ölçüde gelişmiştir. İtiraz kabiliyeti yüksek olan sivil güçlerin varlığı, darbeye karşı en büyük sigortadır.