“Nereden baktığınıza bağlı” diye bir deyim vardır. Türkiye’deki durumu da nasıl gördüğümüz, çoğu zaman temennilerimizle paralel gidebiliyor. Kamuoyunun nabzını, nereden izliyoruz? Telefonumuzdaki sosyal medyadan, televizyonda açtığımız kanaldan, anketlerden ve gazetemizden... Aydınlarımızın bir kesimi sürekli seçim kaybeden bir topluluğun parçası olarak, yaklaşan kritik seçimlere de kaybedilmiş gibi bakıyorlar. Seçimlere doğru giden ülkemizde bir aydın krizi yaşıyoruz. Tabii ki aydın şüphecidir. Tabii ki aydın en aykırı görüşleri de söyleyecektir.
Ancak bir gerçek daha var; Aydınlar, eli kalem tutanlar, değişimi, toplumun içinde oluşan canlılığı da görebilmeli. Yapılan araştırmaları kendi sağduyu süzgecinden geçirdiğimizde çok daha iyi tahminlerde bulunabiliriz. Askeri darbelerin kesintilere uğrattığı demokrasi yolculuğumuz 70 yıldır kritik aşamalardan geçti.
Toplum en beklenmedik anlarda tahminleri alt üst etti. Gün oldu karşısına askeri vesayet çıktı, gün oldu siyasi otoriterlik. Türkiye tek parti dönemini de yaşadı, çok partili denemeleri de gördü. Tercihi her zaman mağdurdan ve değişimden yana oldu.
Ukrayna tecrübesi
Seçime, Ukrayna direnişiyle dünyanın yeni saflaşmalara doğru ilerlediği günlerde gidiyoruz. Rusya’nın “Batılı değerlere yönelirseniz sizi ezerim” dediği bir saldırı, büyük bir yenilgiye dönüştü. Halklar daha fazla demokrasi ve katılım istiyorlar. Rusya’yı onca askeri gücüne rağmen çaresiz bırakan insanların refah ve iyi yaşam arayışıdır.
Despotik Asya devletlerinin yurttaşları da Batılı demokrasilerin yurttaşları gibi kendi kararlarını da içeren serbest bir sistem istiyorlar. Şimdi önümüze bakarken, geçmiş tecrübelerimizi incelemeli, dünyadaki rüzgarları hissedebilmeliyiz. Yani analiz yaparken iç ve dış dinamikleri de analizin içine katabilmeliyiz. Yazının başında da belirttiğim gibi, “Nereden baktığına bağlı” sorusunu yeni baştan sormalıyız.
Evet bir kararın eşiğindeyiz. Kararın ne olacağını geniş seçmen kitlesi belirleyecek. Peki aydınların da bir sorumluluğu yok mu? Kamuoyunu demokrasi, eşitlik ve adalet yönünde teşvik edecek bir görevleri yok mu? Bu değişim dönüşüm arayışında çok dışarıdan bakabilirler mi? 70 yıllık çok partili dönemi bir de aydın davranışları açısından incelesek hiç fena olmayacak...
Kitap: Ayşen Kunt “Babam Tahsin Bozoğlu, Susurluk ve Biz,” Eyobi Yayınları.