“Türkiye’yi gözden çıkardı.”… “Erdoğansız bir Türkiye hedefi var.”… “Ankara için zor günler…”
Diğer ABD başkanlarından farklı olarak, ABD Başkanı Joe Biden, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile, uzun süre telefon görüşmesi yapmadı. İlk görüşme 23 Nisan 2021’de gerçekleşti. İlk yüz yüze görüşme ise 14 Haziran’daki NATO zirvesinde. Bu da bir davetle yapılmış buluşma değil.
Toplantı aralarındaki boşluklardan yararlanılacak. Peki ne konuşacaklar? ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, görüşmenin, Suriye, Afganistan ve diğer bölgesel meseleleri kapsayacağını ve “önemli değer ayrılıkları”nı ele almayı amaçladığını söyledi. “Değer ayrılıkları”ndan kastın, insan hakları konusu olduğunu vurguladı.
Sullivan, ABD'nin çekilmesiyle, Türkiye'nin Afganistan'da oynayacağı rolün konuşulacağını söyledi. Tabii ABD yaptırımlarına neden olan Rus savunma sistemleri, Suriye'deki politika farklılıkları ve Washington'un Ankara'nın insan hakları sicili konusundaki eleştirileri gibi konu başlıklarının da masaya gelmesi beklenebilir.
Ne olabilir?
Buluşmadan ne çıkabilir? Afganistan konusu ilginç. Çekilen ABD’nin yerini Türkiye nasıl doldurabilir? Afganistan konusunda atılacak yeni adımlarda Türkiye daha etkin bir rol sahibi olabilir mi? Suriye konusundaki “derin ayrılık”ın anlaşmayla sonuçlanması mümkün görünmüyor.
ABD, YPG ile olan işbirliğini giderek güçlendiriyor. Suriye’de özerk bir Kürt varlığını kabul ettirmek noktasında ısrarcı görünüyor. Türkiye ise, bunu ülkenin güvenliği açısından bir tehdit olarak kabul ediyor. Doğu Akdeniz’de, ABD, Türkiye’nin karşısında oluşan cepheye yakın.
Libya’da da durum farklı değil. Osman Kavala davası dahil, düşünce ve ifade özgürlüğü meselesine ilişkin raporlar belli ki masanın üzerinde olacak. Sonuç olarak, ABD ile ilişki Batı ile ilişkinin bir boyutu. Türkiye, son yıllarda Batı ile sert polemiklere, ağır siyasi gerilimlere yol açan tartışmalara girdi.
Ankara, mülteciler konusunda asıl yükün Türkiye’nin sırtına yıkıldığını, bir eleştiri olarak dile getirdi. Zaman zaman bu gerilim “sınırları açarım” tehditlerini de içeren boyutlara ulaştı. Şimdi gerilimli ortamdan makul bir şekilde konuları ele alma noktasına doğru geliniyor. En azından bu yönde bir çaba, bir deneme söz konusu. Tabii köprülerin altında çok sular aktı. İlişkiler ciddi olarak zedelendi.
Karşılıklı güvensizlik tırmandı. Bu gerilim, Türkiye’yi özellikle ekonomik açıdan etkiledi. Batı kaynaklı yatırımlar azaldı. Yükselen kur nedeniyle kişi başı gelir düşüşe geçti. Biden-Erdoğan görüşmesi pek parlak koşullarda gerçekleşmiyor.
Ama bir başlangıç olabilir. Normale dönüş için yeni bir kapı açılabilir.