Çevremdeki solculara bakarsak Kılıçdaroğlu başarısız. Hiçbir katıldığı seçimi kazanamadı. Muhafazakar kesimin klasik söylemine göre, Kılıçdaroğlu bir proje. Bir tezgahla, CHP'nin başına getirildi. "Baykal daha iyiydi" diyen AK Partililerin sayısı da artıyor. Son aday belirleme süreci içinde, Kılıçdaroğlu ciddi sıkıntılar yaşadı. "Ya o gider, ya da biz gideriz" diyenler çoğaldı.
Adaylık beklerken hayal kırıklığına uğrayan, ret cevabı alan birçok CHP'li, DSP'ye geçerek oradan aday oldu. CHP lideri Kılıçdaroğlu'nu sıkça eleştirenlerdenim. Onun zaman zaman AK Parti-MHP ittifakının milliyetçi, militarist yönelimlerinin peşine takılmasını da hata olarak görenlerdenim. Kılıçdaroğlu'nun, aday belirleme kampanyası sırasında, süreci yeterince yönetemediği de söylenebilir. Partinin dışarıdan görünüşünü, "bir kargaşa ortamı" olarak tanımlayanların sayısı az değil. "Bu manzara, partinin seçimdeki şansını olumsuz etkileyecek" şeklindeki yorumlar da artıyor.
Bütün bunları, Kılıçdaroğlu'nu başarısız saymak için yeterli görenlerin olması normal de karşılanabilir. Ama benim bazı farklı yorumlarım olacak. Bence, Kılıçdaroğlu'nun seçim dönemi boyunca izlediği ittifak çizgisinin şu anda geldiği nokta önemli. Onca kargaşaya, parti içindeki sert tepkilere rağmen, Kılıçdaroğlu, aday göstermek istediği isimleri, büyük ölçüde, partinin üst yönetimi olan Parti Meclisi'ne kabul ettirebildi. Evet zor oldu, kaotik bir görüntü ortaya çıktı, ancak CHP'de aday belirleme süreçleri, hep sancılı olmuştur. Geçmişle kıyaslandığında tepki daha fazla mıydı? Kestiremiyorum.
İttifak siyaseti başarılı
“Yerel seçimlere ön hazırlık” açısından bakmayı tercih edersek, Kılıçdaroğlu önderliğindeki CHP'nin, “anlamlı” bir ittifaklar siyaseti izlediğini düşünebiliriz. İyi Parti ve Saadet Partisi'yle bir işbirliği sağlandı. HDP de bu işbirliğine destek vereceğini açıkladı.Sonuç olarak, CHP adayları, bir çok kritik ildeki belediye başkanlığı seçiminde, üç partinin desteğini sağlamış oldular. Benzer bir denklem, Anayasa referandumunda da oluşmuş ve yüzde 48.6'lık bir orana ulaşılmıştı. Şu noktadaki esas mesele, seçimlere damga vurabilecek bir işbirliğinin sağlanabilmesi. Bu bağlamda da, Kılıçdaroğlu'nun, olumlu bir rol oynadığı görüşündeyim.Tabii, tüm bu analiz, tartışma ve tahminleri aşan gerçeklik, 31 Mart 2019 yerel seçimlerinin sonucu olacak.
Geçmişten daha başarılı sonuçlar alıp alamamak, esas mesele budur. Siyaset, sonuç odaklı bir mücadeledir. Farklı şekilde söylersek: Esas ölçü, halkın ilgi ve güveninin sağlanabilmesidir. 31 Mart gecesi Kılıçdaroğlu'na gerçek notu seçmen verecek.