Şehre yeni bir can gelmiş. Her taraf fıkır fıkır. Uzun zamandır görmediğim, hissetmediğim bir Tarsus var karşımda. Yoğun bir program. Hangisine yetişebiliriz diye heyecan içindeyiz...
Mert Fırat’la Ercan Kesal’i mi dinlesek, Ayhan Sicimoğlu’nu mu? Çukurova Fabrikası’nın tarihi depolarındaki sergi ortamında konuşan Hüsamettin Koçan’la Suay Aksoy’u mu, Tarsus Amerikan Koleji’nin Tarsus’un kimliğindeki yerini mi keşfetsek?
Sayısız etkinlik, konser, performans, workshop ve dans gösterisi, sanki yıllardır alışılmış temposuyla burada. Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer’in öncülüğündeki Festival Korteji yürümeye başlayınca sımsıcak bir sempati ortamı oluşuyor.
Bu festivalde herkesin emeği var. Festivalin ana teması Kleopatra. Tarihin bu güçlü kadını, o zaman şehrin ortasından geçen Knidos Nehri üzerinde, altın yaldızlı gemisinde Antonious’u ağırlamıştı. Büyük aşkları ile ünlenen, Kleopatra’nın da kenti Tarsus. Kleopatra kapısının altında bisikletle geçer okula giderdik. Kimliğim bu kentte şekillendi. Tarsus, çok kimlikli özelliğini hep korudu.
Bundan 50-60 yıl önceki Tarsus’u hatırlayanlar bilir. Bir mahalle Afgan mahallesidir, bir mahalle Giritli… Acemler, Vanlılar, şehrin kimliğinin oluşmasına katkıda bulunmuştur.
Şehre en yakın köylerden biri de Kürtmusa köyüdür, Araplar da bölgenin üçte birini oluşturur. Gazeteci dostum Yavuz Donat ve İpek Çalışlar’la birlikte ilk gençlik anılarımı içeren “Çocukluğumun Tarsus’u” (Everest Yayınları) kitabından yola çıkarak o günleri konuştuk. Yavuz, Mersinli. Komşu şehirden. Babası, Mersin’in en büyük bakkalıydı. Sabah 05.10 treniyle Tarsus’tan mal almaya geldiği günler...
İpek (Çalışlar) ise kitapta geçen “Zoraki Tarsuslu” kimliğini izleyicilerle paylaştı. İstanbul nüfusuna kayıtlı iken birden Tarsuslu bir adamla evlenince nüfus kaydı Tarsus’a geçtiği için o gün bugündür yeni kütüğüne kızgın. Kadınların koca nüfusuna geçirilmesine nokta konmasında ısrarlı. İpek’le birlikte eski adliyenin yerine kurulan müzenin müdürü Doğukan Alper’in kahvesini içmeye vakit yetmedi.
Müze etkileyiciydi. Tarsus Amerikan Koleji’ni, Dr. Ali Cerrahoğlu ve Mezunlar Derneği Başkanı Mehmet Özel eşliğinde dolaştık. Aydan Dirik’in kahvesinde kaynar içtik. Teyze ve amca çocuklarım Nihat’ı, Teoman’ı, Ozan'ı, Sevil’i, Tülay’ı, Ömür’ü, dededen kalma dostumuz bakırcı Arşak Göçeroğlu’nu ziyaret ettim.
Seher gişesine uğradım, Fuat, Rıza ve Meserret’e selam yolladım. Sadık Boltaç, zeytin hasat mevsimi nedeniyle kafasını kaldıramıyordu. Oğlu Ali’yle selam gönderdim. Tarsus Belediye Başkanı Haluk Bozdoğan ile Mezitli ve Yenişehir belediye başkanlarıyla, eski CHP milletvekili Ali Oksal’la, Ticaret Borsası basın danışmanı Ercan Güneş’le, Osman Homurlu’yla, Necdet ve Savaş İnandıoğlu’yla, futbolcu arkadaşım Mithat Paçacıoğlu’yla, Tezcan Ünlü’yle üç gün boyunca bize rehberlik eden Özgür’le tadı damağımda kalacak bir geçmiş yolculuğu yaptım.
Tarsus vaktiyle zengindi. Bölgenin etkili şehirlerindendi. 20-25 yıllık uykusundan yeniden uyanmış görünüyor. Tıpkı Eshab-ı Kehf’te 300 yıl uykuya dalan Yedi Uyurlar gibi.
Üç günlük Tarsus dopinginden enerji yüklenerek döndük. Yeni bir Tarsus, yeni bir Türkiye umuduyla.