Tecrübeli diplomat, Serbestiyet yazarı emekli büyükelçi Selim Kuneralp, 6’lı masanın aday belirleme yöntemini eleştirdi. İngiltere’de, Fransa’da ve bazı Avrupa Birliği üyesi ülkelerde Başbakan adayının iktidar partisi üyelerince belirlendiğine dikkat çekti. 6’lı masanın adayını ise liderlerin belirleyeceğini, böylesi bir seçimin demokratik olmayacağını düşünüyor.
Gerçekten de Türkiye’de seçim sistemi de Siyasi Partiler Kanunu da tek kişi yönetimini teşvik ediyor. Sistem, parti merkezlerini ve parti liderlerini yıkılması imkansız güçlerle donatıyor. Hatırlarsanız, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni savunanlar, seçim ve siyasi partiler kanununun otoriter yönetim riski içerdiğini kabul ediyordu.
Bu nedenle anayasa değişikliğinin hemen ardından “bu kanunların demokratik yönde değiştirileceğine” ilişkin sözler verildi. Bu sistemin savunucularından rahmetli Anayasa Profesörü Burhan Kuzu, bu değişikliklerin hemen yapılacağını, Avrupa Birliği’ne uyum yasalarının çıkarılacağını, TV tartışmalarımızda ifade etmişti. Yaşasaydı, bugünkü tablo konusunda neler söylerdi, merak ediyorum. 6’lı masa konusuna dönersek…
Orada, adayı, değişik siyasi, kültürel, sosyolojik köklerden gelen, farklı duruşları olan 6 partinin ve hatta 7 (HDP) partinin belirlemesi, katılımcılık bakımından bir zenginlik oluşturuyor. Ayrıca 6’lı masada küçük parti büyük parti, farkı gözetilmeden alınacak kararlara taraflar eşit olarak katılıyor.
Ortak aday bir zenginlik
Sonuç olarak, 6’lı masadan, muhafazakarın, milliyetçinin, sosyal demokratın, ulusalcının, liberalin kabul edebileceği bir isim ortaya çıkacak. Aday, böylesine bir mutabakatın sonucunda belirlenecek. Tabii bu bir uzlaşma. Taraflar, ortak hedefe uzlaşarak ilerliyorlar. Uzlaşmak bir ölçüde kendi pozisyonundan ödünler vermeyi de gerektirir.
Şu koşullarda fazla maraza çıkmadan seçimlere gitmenin yolu, muhalefetin birlik içinde hareket etmesinden geçiyor. Tabii ortak iradenin oluşabilmesi o kadar kolay değil. Mesele adayın isminin belirlenmesine gelince sıkıntılar artıyor. Çeşitlilik, ortak siyaset yapma çabası; bugüne kadar “öteki” diye bakılmış olan kişinin, partinin meşruiyetini kabul ederek siyaset yapma anlamına geliyor.
Burada yeni bir siyasi duruş ortaya çıkıyor. Düne kadar “komünist” ya da “gerici” diye adlandırdığınız kesimlerle ortak bir siyasi platformda ortak aday belirliyorsunuz. Ülkemizin geleceği açısından bu tabloyu barış ve uzlaşma iklimi için önemli bir şans olarak görüyorum.