Hrant Dink Vakfı Başkanı Rakel Dink ve vakfın avukatı birkaç gün önce ölümle tehdit edildi. Tehdidin hemen ardından İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, failin saptandığını ve yakalandığını açıkladı.
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül de faillerin yargı önünde hesap vereceğini belirtti. Bu tehdidin “Birlik ve beraberliğimizi bozmaya yönelik bir provokasyon” olduğunu dile getirdi. Bu tablo karşısında Hrant Dink’in öldürülmesinin ardından, dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’a sorduğum soruya verdiği cevabı yeniden hatırlatmak isterim. Sorum şuydu: “Hrant’ın bir arkadaşı, bir meslektaşı olarak elimdeki olgular, bilgiler; onu devlet içindeki güçler öldürdü. Sizin değerlendirmeniz nedir?” Erdoğan’ın cevabı anlamlıydı: “Beni de öldürmek istiyorlar...” Bir gazeteci araya girerek “Kim sizi öldürmek istiyor efendim?” diye sorduğunda, “Siz bilirsiniz” diye cevap verdi. Aradan 13 yıl geçti, köprülerin altından çok sular aktı.
Kendisini de tehdit altında hisseden Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı seçildi. Anayasayı değiştirerek Başkanlık Sistemi’ne geçilmesini sağladı. Erdoğan karşıtı “merkezi güçler” tasfiye edildi. Fetullah Gülen ekibi, darbe başarısızlığının ardından ağır bir yenilgiye uğradı.
Erdoğan, ülkenin en güçlü ve dokunulamaz kişiliği haline geldi.
Faillerden hesap sormak
Bütün bu dönem boyunca Hrant Dink cinayetinin arkasındaki şebeke ortaya çıkartılamadı. Fetullahçılar’ın, devlet içindeki derin güçlerin cinayetteki rolü ne? Kararı kim ve kimler, niçin aldı? Sonuç olarak devlet içindeki cinayet planlayan çeteye dokunulmadı, dokunulamadı.
Katil Ogün Samast yakalandığında, İstanbul Emniyet Müdürü cinayetin “bireysel milliyetçi tepki” içinde işlendiği değerlendirmesinde bulunmuştu. Ona göre, ortada örgüt falan yoktu. Adalet Bakanı Gül’ün, Rakel Dink’e yönelik “tehditler konusunda failler hesap verecektir” sözlerini dinleyince, insan Hrant Dink cinayetinin asli faillerine ne olduğunu sorma gereği duyuyor.
Asıl failler yargı önüne çıktı mı? Yaptıklarının hesabını verdiler mi? Yargıya güvenebileceğimiz bir durum söz konusu mu? Dink cinayeti dosyası, adalet arayan insanlar açısından bir hayal kırıklığıdır, bir sistem ayıbıdır. “Hesap sorulacak” sözcükleri yaşanmış gerçekler açısından inandırıcı gelmiyor.
Tehdidi ciddiye alıyoruz. Rakel Dink ve vakfın avukatının yanındayız. Hükümeti daha güven verici önlemler almaya davet ediyoruz. İlk önceliğimiz, Rakel Dink’in korunması olmalı. Bu konuda gerekenler hemen yapılmalı. Irkçılığa, ayrımcılığa karşı durmalıyız.
Farklı olanı, ötekini düşmanlaştıran yaklaşımlardan kaçınmalıyız. Demokrasiyi hakim kılmaya, Türkiye’yi bir hukuk devleti haline getirmeye çalışmalıyız.