CNN Türk’te Ahmet Hakan’ın “Tarafsız Bölge” programı sırasında, bir haber kanalının sitesinde şöyle bir haberin yer aldığını fark ettik: “Seçime hile karıştıran 30 sandık görevlisi gözaltına alındı.” İrkildim.
Seçim güvenliği tehlikeye mi giriyordu? Neyse ki İstanbul Valiliği, hemen bir açıklamayla bu iddianın asılsız olduğunu belirtti. Yüksek Seçim Kurulu’nun resmi olmayan verilerine göre, Ekrem İmamoğlu 25 bin civarında bir oy farkıyla yarışı önde bitirdi.
Az farkla seçim kaybeden Cumhur İttifakı'nın sonuçlara itiraz etmesi normal. Seçim kurulları, kademe kademe, itirazları gözden geçirecek, karara bağlayacak. Aynı şekilde ülkenin bir çok il ve ilçesinde az farkla kaybedenler itiraz ediyorlar, oyların yeni baştan sayılması dahil değişik taleplerde bulunuyorlar.
Özen gösterilmesi gereken nokta; seçim güvenliğine ilişkin kafalarda soru işaretleri bırakabilecek yaklaşımlardan kaçınmak. Türkiye'de sandıkların açılması ve oyların sayılması, şeffaf bir sistem içinde gerçekleşiyor.
Her parti gözlemcisinin yer alabildiği oy sayımı, seçmenlerin gözü önünde gerçekleşiyor. Sonra, sandıktaki sonuçlar parti temsilcilerinin imzasına açılıyor. Ortak imzalı oy sayım cetvellerinin birer kopyası partilere veriliyor ve de ilçe seçim kurullarına gönderiliyor.
İl seçim kurulunda da parti temsilcileri denetleme görevini yapıyorlar. Parti temsilcileri, birçok farklı aşamada, sürece müdahale şansına sahip. Elbette her sistem eleştirilebilir. Ancak bizdeki sistemin esas olarak doğru bir mantık üstüne oturduğunu görebiliyoruz.
‘Hile’
Sonuçlara itiraz edilmesi her seçimde yaşanan bir durum. Ancak meseleyi başka mecralara çekmeye çalışmanın kimseye bir yararının olacağını sanmıyorum. Geçmişte seçimler konusunda ortaya atılan "hile" iddialarına genelde pek itibar etmedim.
Bu söylentilerin esasta, “şehir efsanesi” olduğunu düşünürüm. Özellikle, büyük kent merkezlerinde hile yapmanın zor olduğu kanısındayım. Galiba gündemimize yeniden bazı “şehir efsaneleri” girmek üzere.
Seçim sonuçlarını "şaibeli" görmek ve göstermek isteyenlerin yanlışlarına ortak olmayalım. Olmayacak vehimler üzerinden yeni gerilim hatları yaratmayalım.
Eğer seçmenin tercihleri, Türkiye’deki genel eğilimi yansıtıyorsa, bu, toplumun iktidarla muhalefeti “birlikte çalışmak” üzere yeni bir zemine davet ettiği anlamına gelir. Bu da Türkiye adına bir şanstır.