Mehmet Ali Aybarların, Behice Boranların, Sadun Arenlerin Türkiye İşçi Partisi, 1965 seçimlerinde yüzde 2.78 civarında bir oy aldı. O zaman seçimlerde uygulanan Milli Bakiye sisteminin imkanlarından yararlanarak 15 milletvekilliği kazandı. Sosyalist hareketlerin, sosyalist partileşmelerin, son yüz yıl içinde ulaştığı, görüp görebildiği en yüksek oy bu oldu. 1965 seçim başarısı solcuları şaşırttı. Başarının ardından birlikte ne yapacaklarını düşünmek yerine, ayrılmayı, küçük grupçuklar oluşturmayı tercih ettiler.
Çeşit çeşit sosyalist partiler, çeşit çeşit devrimci silahlı gruplar, sosyalizmi kuracaklarına, ihtilal yapabileceklerine inanarak yollara düştü. Küçük gruplara dönüşürken gerçeklerle de aralarına mesafe koydular. Abartılı teorik tartışmalar içinde kitleleri kucaklayan partilere sırt çevirdiler. İttifaklar yerine tek grup siyasetlerini tercih ettiler. Hayaller ise çok büyüktü. Kimi Sovyet modelini örnek aldı, kimi de Çin’deki halk savaşını. Küba’daki halk devrimi kutsallaştırıldı.
Küçük ve sert örgütçükler; sendikacıları, öğrenci liderlerini, fikir kulüplerini, kendi kitlelerinden kopardı. Her askeri darbe, toplumu ezerken bu grupçukları kolaylıkla ezdi. İhtilalcilik ya da legal mücadele gibi iki farklı yolu seçmiş olsalar bile devlet fark gözetmeden hepsinin üzerine gitti. Bu küçük particikler yıllar içinde yaşlandı. Benim olsun küçük olsun ruh halinden vazgeçmedi. 1965'ten bu yana siyaset alanında sol küçük parçacıklar halinde yaşadı.
En dikkat çekici deneyimi Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) örneğinde yaşadık. ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras o tecrübeyi şöyle özetliyor: “ÖDP, 1999 seçimlerinin en popüler partisiydi, hemen bütün aydın ve sanatçıların desteğini aldı, sendika, oda ve sivil toplum örgütlerinde bugün bile hiçbir sol partinin sahip olmadığı bir etkisi vardı, solun hemen bütün renklerini içeriyordu, yüzde 0.8 oy aldı. Ortak listeyi bozmayın.”
Yine aynı sahnede miyiz?
Şimdi belki de en kritik seçimlerden birinin arifesindeyiz. Sosyalistler, sosyal demokratlar nasıl bir siyasi yol izleyecek? Çok güçlü bir oy potansiyelinden söz etmek zor. Ancak eğer bir ortak tutum alınırsa, bir etki yapılabilir. Sosyalistlerin, ulusalcıların, Kemalistlerin en sivri uçları şu anda önlerine konulan seçeneklerden mutlu görünmüyor. Bir kısmı DEVA, Gelecek, Saadet adaylarının CHP listelerinden adaylığını içine sindiremiyorlar. Bir kısım sosyalist, geniş bir seçmen kitlesini kendi etrafında topladığını düşünüyor, “Ne diye ortak listelerin sınırları içinde kalayım ki?” diyor.
Öte yandan, toplumdaki değişim rüzgarı, sosyalistleri ve sosyal demokratları kısmen de olsa canlandırdı. En azından toplum içindeki solcular daha umutlu bir atmosfer içine girdi (Sabah akşam “Yenileceğiz” analizleri yapan kanaat önderlerimizi bir yana bırakıyorum). Yeniden bir özgüven havası oluşmuş durumda. Peki şimdi bir başarının parçası mı olunacak, yoksa bir bölen mi? Kitleler nezdinde oylarını birlikteliklerle artırarak üst sınıfa geçmek mi tercih edilecek yoksa azalarak yaşama devam mı edilecek? 50 yılda ne kadar yol aldığımız ortaya çıkacak.