“Rus tankları bir iki gün içinde onları ezer geçer” diye yorumlar yapılıyordu. Ama beklenmedik bir direniş ortaya çıktı. Dünyanın gözü önünde, Kievliler, Harkovlular, Lvivliler, fütursuz bir süper devlete topraklarını kolay teslim etmeyeceklerini gösterdiler. Bu karşı koyuş, dünyayı ayağa kaldırdı. Dört bir yanda halklar direnişçilere destek gösterilerine başladılar.
Tereddüt eden, “Bakalım bekleyelim” diyen devletler hareketlendi. Putinciler şaşırdı. Kimi yorumcular “Rusya’nın tezgaha düşürüldüğü”nü düşündüler. Bir egemen devletin üzerine çullanan saldırgan, beklemediği bu karşı koyuşu görünce ne yapacağını bilemedi.
ABD emperyalist peki ya Rusya
İşgal öncesi tartışmalarda, “Putin ne yapabilir?”, “Batı nasıl pozisyon alacak?” diye analizler dinliyorduk. Kaderi üzerine konuşulan Ukraynalıları hesaba katan pek yoktu.
Zelenski direnişin başına geçti. Putin’in karizması Kiev yolunda çizildi. İnisiyatif, direnenlerden yana gelişti. Sağcı ya da solcu, “Şöyle oldu, böyle oldu” gerekçelerine sığınmadan bir ulusun uğradığı istilaya karşı çıkacak mıyız? Yanlış veya doğru, bir ülkenin hangi uluslararası topluluğa katılacağı, kaç asker bulunduracağı, onun meselesidir.
Bir ülke tanklarla ezilirken, bir halk direnirken, “Ama onlar da NATO’ya yönelmeselerdi” diyerek işgalciyi mazur göremeyiz. Direnişçilerin siyasi görüşleri, istilacıların bahanesi olamaz. Putin, işgal konuşmasında Ukrayna’yı Çarlık Rusyası’nın bir bakiyesi gibi sayıyor. “Öyle bir millet, öyle bir devlet yok” diyor. Kendi “hakimiyet alanı” içinde gördüğü devlete, “Ya silahı bırakırsın, ya da seni tepelerim” diye saldırıyor.
Rusya, Doğu Bloğu ülkelerinin NATO üyesi olmasından kaygı duyuyormuş. Kendini tehdit altında hissediyormuş. Peki bunun için bir ülkeyi istila edip, kan mı dökmesi gerekiyor? İstilayı savunan bir televizyon, “Rusya’dan NATO kuşatmasına karşı harekat” başlığını tercih ediyor. Solcu işçi sendikamız, “Rusya’yı saldırılarını durdurmaya, NATO’yu yayılmacı planlarından vazgeçmeye çağırıyor.” Yani Rusya’nın istila gerekçesini Rusya kadar haklı görüyor. Hatta “Çevirmeyin etrafını yoksa haklı olur” diyor.
‘Aptalların anti-emperyalizmi‘
Ukraynalı sosyalist Taras Bilous, Kiev’deki barikatlardan cevap veriyor: “Putin istediğini planlayabilir, ancak Rusya, Kiev’i ele geçirip işgalci bir hükümet kursa buna da direneceğiz. Mücadelemiz, Rusya, Ukrayna’dan çıkıp bütün kurbanlarının ve yıkımların bedelini ödeyene dek devam edecek…
Batı solunun büyük bir bölümü, Ukrayna krizine verdiği tepkiyi formüle etmek konusunda berbat olduğunu dürüstçe kabul etmelidir. ‘Aptalların antiemperyalizmi’ Rusya'nın eylemlerine göz yummak anlamına geliyor.” Küçük bir not:12 Mart 1971 askeri mahkemelerinde savunmalara “ABD emperyalizmi ve yerli işbirlikçileri” diyerek başlanırdı. Her felaketin sorumlusunu böylece bulduğumuzu düşünürdük.
Yaptığımız her şeyi bu tanım içinde anlatmaya çabalardık. 50 yıl geçti. Rusya’da ve Çin’de sosyalizm yıkıldı. Bu devletler kapitalist dünyanın süper güçlerine dönüştüler. Bazı çevrelerde emperyalizm ezberi bir türlü değişmedi. Putin’in istilacı kapitalist Rusyası, başa bela oldu… Günümüzü yalnızca “ABD emperyalizmi ve NATO” ile açıklayıp, Rus saldırganlığının emperyalist emellerini görmezden gelemeyiz.