Sanki bu defa kutuplaşmalardan kurtulmuş gibiyiz. Ya da başka boyutta bir saflaşma içine girmiş durumdayız. Sağdan soldan bir kesim Putin’e hak vererek, onu 'anlamaya çalışarak' soruna yaklaşıyorlar. Yorumlarıyla birbirilerini tamamlıyorlar. Saflaşmış durumdalar. Bölgenin kabadayısı, onlarca ulusu bir esaret altında tutan, dilini yasaklayan, tarihini yok eden Putin; asık suratıyla uzun masanın bir tarafında oturuyor.
40’lı yaşlarında stand-up’çı, sanatçı Zelenskiy; sevimli, gülümseyen yüzüyle masanın öte yanında. Putin kükrüyor. Masayı deviriyor. 'Naziler', 'soykırımcılar', “Ukrayna diye bir ülke yoktur” diyerek tanklarla sivil hedefleri havaya uçuruyor. İki gün içinde işini bitirecekmiş gibi, heybetli ve hiddetli. Bu tabloya gelen yorumlardan biri de şu: “Eğer Kiev yönetimi bu bölge halklarının iradesine saygılı olsa ve NATO’ya girmekte ısrarcı olmasa…
Sorunlar diyalog yoluyla çözülürdü… Rusya haklı olarak bu gelişmeden tedirgin oldu, Ukrayna yönetimini ve NATO’yu bundan vazgeçmeye çağırdı.” Yorumcu, Ukrayna, Rusya’ya boyun eğsin, Batı ile ilişkiye geçmesin diyor. Avrupa’yla ilişkiye geçerse topraklarına işgal kuvvetleri girmesine ses çıkaramaz demeye getiriyor. Nerede kaldı bir ulusun egemenlik hakkı?
Güvenlik gerekçesiyle bir başka ülke işgal edilebilir mi?
Zelenskiy, “Ukraynalılar topraklarını savunmak için direnecek”, “Ben buradayım” diyor. “Özgürlüğümüzü savunacağız” diyor. Dünyaya “Bizi yalnız bırakmayın” çağrısında bulunuyor. Uzun zamandır görülmeyen bir dayanışma oluşuyor. Ukrayna direniyor.
Özgürlüğüne düşkün bir halk
On sene öncesine gidiyorum. “Winter on Fire” belgeselini izliyorum. 2013-2014 yıllarında Ukraynalıların, Avrupa Birliği ve demokrasi talebiyle isyanına tanık oluyorum. Ukraynalı diktatör kaçıyor, Rusya’ya sürgüne gidiyor. Doğu despotizminden yılmış bir halk, tercihini Batılı değerlerden yana kullanıyor.
Ukraynalılar, Avrupa standartları içinde yaşamak istiyor. Bunun için de AB’ye girmek, NATO üyesi olmak istiyorlar. Ukrayna gerilimi, dünyadaki temel saflaşmalarından birisini gösterdi: Rusya, Çin, Kuzey Kore, hatta birazcık da İran… Hepsi bir aradalar ve Putin’in arkasındalar. Anti-emperyalizm, bağımsızlık, yerlilik ne istersen var. Özgürlük, demokrasi, gösteri yürüyüşü hakkı, bağımsız yargı gibi tanımlardan nefret ediyorlar ve bulundurmuyorlar.
Bir ülke, bir halk, kendi iradesini ezmek için üzerine yürüyen bir kabadayıya karşı direniyor. Dünya hop oturup hop kalkıyor. Bir anlamda kader savaşı veriliyor. Bizler buna sessiz kalabilir miyiz? Ya da eşkıyayı haklı gösterenleri destekleyebilir miyiz? Bir düşünün isterseniz...