Boğazda kaşıntı, ses kısıklığı, yutma güçlüğü gibi ortak belirtileri nedeniyle farenjit ile reflü sık karıştırılıyor. Uzmanlara göre; standart tedaviyle düzelmeyen ve sık tekrarlayan farenjitte akla reflü gelmeli. Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Fatih Oğuz Önder, reflüde tanı yöntemlerini anlatıyor.
REFLÜ, BAŞKA HASTALIKLARLA KARIŞABİLİYOR MU?
Evet, reflü ortak belirtileri nedeniyle bazı hastalıklarla karışabiliyor: Mide içeriğinin boğaza kadar gelmesi ses kısıklığı, boğaz ağrısına neden olabiliyor. Bu da bazen farenjit tanısı alabiliyor. Eğer farenjit, standart tedaviyle düzelmiyorsa veya beklenmedik şekilde sık tekrarlıyorsa akla mutlaka reflü hastalığı gelmeli. Reflü, kronik bronşit ve astımdaki nefes darlığı ve solunum yetmezliğini taklit eden şikayetlere yol açabiliyor. Yine astım ve bronşit hastalarında şikayetleri artırabiliyor. Göğüs ağrısı birçok hastalıkta görülebilen ortak bir şikayet. Reflüdeki şiddetli göğüs ağrısı, kalp ve damar hastalıklarında görülen göğüs ağrısıyla karıştırılabiliyor. Hatta reflü hastaları bazı durumlarda, kalp krizi geçirdiklerini düşünerek hastanelerin acil servisine başvurabiliyor. Hayati öneme sahip olduğu için şiddetli göğüs ağrısı olan veya diyabet, tansiyon, aile öyküsü gibi riskleri bulunan kişilerin öncelikle bir kardiyoloji uzmanına gitmeleri daha doğru. Yapılan incelemelerde kalp yönünden bir sorun çıkmazsa gastroenteroloji uzmanına başvurmaları uygun olur.
REFLÜ TANISI NASIL KONUYOR?
Bazen hastadan sadece bilgi alarak ve hastayı muayene ederek tanı koymak mümkün. Özellikle de şikayetleri kısa süreli, hafif olan genç hastalarda... Eğer göğüste, yani midenin üst kısmından yukarı doğru yanma, ağza acı-ekşi yakıcı mide suyunun gelmesi, ağza gıda artıklarının ulaşması gibi şikayetlerden biri veya birkaçı varsa tanı konulabilir. Bu durumda kısa süreli ama düzenli ilaç önerilebilir. Ya da ihtiyaç halinde aralıklı kullanılmak üzere ilaç tedavisi verilebilir. Eğer tedaviden tam yarar sağlanırsa bu şikayetlerin nedeninin reflü olduğu doğrulanarak tanı konulmuş olur.
KİMLERE İLERİ TETKİK GEREKİYOR?
Bazı hastalarda ağza acı su ya da yemek artıklarının gelmesi gibi şikayetlerden fazlası olabilir. Aşağıdaki durumların varlığında endoskopi, 24 saatlik PH takibi gibi ileri araştırmalar yapılmalı:
- Yutma güçlüğü, gıdanın yemek borusunda takılması hissi
- Ciddi iştah veya kilo kaybı
- Göğüste şiddetli ağrı hissi
- Yemek sırasında veya sonrasında gıdaların geri gelmesiyle beraber boğulma hissi
- Uzun süreli ve tekrarlayan kusma
- Mide üzerinde uzun süreli ağrı
- Mide kanaması belirtileri
- Yaşın 60’ın üzerinde olması
- Reflü tedavisine cevap alınamaması
ENDOSKOPİ NEDİR?
Ucunda kamera bulunan, yaklaşık 1 metre uzunluğunda bir cihazdır. Endoskopi işleminde ağızdan çok ince bir hortumla girilerek yemek borusu, onikiparmakbağırsağı ve mide incelenir. İşlem öncesinde hasta hafif uyku hali sağlayan bir ilaçla uyutulur. Sedasyon dediğimiz bu uyku hali sayesinde işlem daha konforlu yapılır.
HASTANIN UYUTULMASI NE TÜR KONFORLAR SAĞLAR?
Endoskopi sırasında ağrı, öğürme veya öksürük gibi sıkıntılar olabilir. Bu durumda yemek borusu ile mide arasındaki kapak sürekli hareket eder. Dolayısıyla reflü hastalığının tanısı, derecesi veya neden olduğu olumsuzluklar konusunda yeterli ve kaliteli bir sonuç alınamayabilir. Sedasyon uygulananlarda ise yemek borusu ve midenin hareketleri rahat ve doğala yakın olacağından değerlendirme daha sağlıklı yapılabilir.
ENDOSKOPİ NE TÜR BİLGİLER VERİR?
Endoskopide yemek borusunun iç dokusu, yemek borusu-mide arasındaki kapağın sağlıklı olup olmadığı, midenin iç dokusu ve onikiparmakbağırsağı değerlendirilir. Mide fıtığı tespit edilebilir. Reflüye bağlı gelişebilen yemek borusu tahriş veya yaraları, yemek borusu darlıkları belirlenebilir. Yemek borusundaki anormallikler, tümör gelişimi veya tümör riski taşıyan bölgeler saptanabilir. Barret özofagusu denen kanser öncesi durum tespit edilebilir.
24 SAATLİK PH TAKİBİ NEDİR?
Şikayetleri reflüyle uyumlu olan bazı hastalar ilaç tedavisiyle yeterince düzelmeyebilir. Endoskopi yapıldığında da reflünün doğrudan veya dolaylı bir bulgusuyla karşılaşılmayabilir. Bu durumlarda asitli mide sıvısının yemek borusuna geldiğini göstermek için geliştirilmiş tekniğe ‘24 saatlik pH takibi’ adını veriyoruz. Bu yöntemde yaklaşık 2 mm çapında ince bir borucuk (kateter) burundan yemek borusuna yerleştirilir. Böylece yemek borusunda mide asidi ölçümleri yapılır. Kateter ile bağlantılı pH cihazı bu verileri 24 saat boyunca kaydeder. pH ölçümü için ikinci yol ise kapsül cihazlarıdır. Hastanın yemek borusun yerleştirilen kapsüller 24 saat boyunca ne kadar asit kaçtığını tespit edip bağlı olduğu cihaza gönderir. 24 saatlik pH takibi sayesinde reflü sayısı, süresi, uyku sırasındaki oluşan reflü gibi bilgiler kaydedilir. Endoskopide kamera ile görülebilen bir hasar bulgusu olmayan hastalarda bu sayede tanı konulur. 24 saatlik pH takibi hastanede yatış gerektirmez, takıldıktan sonra hasta evde normal yaşamına devam eder.
KANSER RİSKİ KORKULDUĞU KADAR YÜKSEK DEĞİL
Reflü hastalarını en çok korkutan uzun dönem etkisi yemek borusu kanseri gelişmesidir. Araştırmalara göre; Türkiye’de reflü zemininde yemek borusu kanseri gelişme riski diğer toplumlardaki kadar yüksek değil. Bu bilgi akılda tutulmalı, gereksiz kaygıların önüne geçilmeli. Reflü zemininde yemek borusu kanserine ilerleyen basamaklardan biri Barret özofagus’u gelişmesidir. Barret özofagus’u yemek borusunun iç yüzeyindeki doğal hücrelerin, bağırsak hücrelerine benzer hücrelere dönüşmesidir. Bu durum tekrarlayan reflü atakları sonucunda uzun zamanda oluşur. Yine uzun zaman zarfında bu anormal hücrelerin düşük de olsa kansere dönüşme riski var. Bu nedenle Barret özofagus’u olan hastalar, hastalığın evresine göre belli aralıklarla takip edilmeli.