Uzman Psikolog Selen Can anlatıyor...
1- İLAÇ TEDAVİ SÜRESİNE DİKKAT!
Obsesif kompulsif bozukluğu (takıntı hastalığı) olanların bir kısmında ilaç tedavisi gerekli. İlaç, bu kişilerin psikoterapideki yöntemlere başlamasını da kolaylaştırır. İlaç tedavisinin dozuna ve süresine psikiyatri doktoru karar verir. İlacın iyi gelmeye başlamasıyla birlikte kişinin tedaviyi bırakması en sık yapılan hatalardandır. Tedavinin zamanından önce sonlandırılması, takıntıların kısa bir süre sonra tekrar başlamasına neden olur. İlaç tedavisi yeterli süre devam ettikten sonra sonlandırıldığında bile takıntıların aylar sonra başlama olasılığı var. Dolayısıyla ilaç kullananlarda tedavi süresi çok önemli. Fakat bununla birlikte yapılması gereken önemli bir şey daha var. O da ilaç esnasında kaydedilen gelişmeleri öğrenmek ve hafızaya kazımaktır. Bunu bir örnekle açıklayayım: Duşta belirli bir sırayla sabunlanan ve vücudunun her köşesini ayrıntılı bir şekilde yıkayan bir kişi, ilaç tedavisinin etki göstermesiyle birlikte, vücudunu eskisi gibi ayrıntılı yıkamayı bırakacaktır. Ama bu, ilacın bir etkisidir. İşte bu durumda kişi, yeni yıkama düzenindeki seri hareketlerinin farkında olmalı. Örneğin şöyle bir farkındalık geliştirmesi yararına olur: “Artık daha az sabunluyorum, sırayla yıkamıyorum. Bunu yapan ben, ilaç kesildikten sonra da bu şekilde devam etmeliyim. Demek ki bu şekilde yıkanmak mümkünmüş.” Dolayısıyla bu kişi aynı gelişmeyi ilaç tedavisinden sonra da sürdürürse asıl iyileşme o zaman olmuş demektir. Ayrıca bu kişiler, kaygıları bir nebze azaldığında psikoterapiye başlamalılar. Sadece ilaçtan umut beklemek OKB’de son derece yanlış.
2- DOĞRU YÖNTEMLERİ MUTLAKA ÖĞRENİN
OKB’si olanların bir kısmında sadece psikoterapi yeterli olur. İmkanınız varsa psikoterapi yoluyla, yoksa ilgili kaynaklardan bilişsel-davranış yöntemlerini mutlaka öğrenin. Takıntılı düşüncelerin varlığını kabul edebilmek, onlara yüklediğiniz anlamları küçültmek, takıntılı davranışları kontrol edebilmenin yollarını öğrenmek çok önemlidir. İlaç tedavisiyle kıyaslandığında yöntemleri uygulayarak ilerleyen kişilerde, takıntıların nüks etme olasılığı daha azdır. Çünkü kaydedilen gelişmeler tamamen kişinin başarısıdır. Obsesyonlarla ve kaygıyla yüzleşerek gelinen nokta elbette daha kalıcıdır. Tırnaklarıyla kazıyarak gelmek tam da bunu ifade eder. En önemlisi de kişi takıntılarının kırılma noktasını öğrenmiş, onları yenmenin mümkün olduğunu görmüştür. Ayrıca kaygıya katlanmayı deneyimlemiştir. Bunlar çok değerli çabalardır.
3- TEKRAR RİSKİNE KARŞI HAZIRLIKLI OLUN
Takıntıların tekrarlayabilen bir yapıları var. Bu olasılık, başarılı bir şekilde azaltılmış veya iyileşmiş takıntılarda daha az. İyileşmiş bir takıntı bir daha hiç geri gelmeyebilir. Yine de takıntıların tekrar ortaya çıkabileceklerini veya ara ara artmaya çalışacaklarını bilmekte yarar var. Sizi bu anlamda yoklayacakları zamanlar ise en stresli olduğunuz zamanlardır. Azalttığınız takıntıları kontrol altında tutmak için her an büyük çaba sarf etmenize gerek yok. Fakat stresli bir süreçteyken dikkat etmez ve kontrolü elden bırakırsanız tekrar kolaylıkla artabilirler. Bunu önlemenin yolu farkındalığı sürekli tutmaktır. Takıntıyı, artmaya meylettiği anda fark ederseniz, eski seviyesine indirmek kolaylıkla mümkün olur.
4- YENİ TAKINTILARINIZIN GÜÇLENMESİNE İZİN VERMEYİN
Azalan takıntıların ardından yeni takıntıların ortaya çıkması da bir olasılık. Bu mutlaka olacak diye bir kural yok fakat takıntıların biçim değiştirerek ortaya çıkabildiklerini görüyoruz. İyi haber şu: Yeni beliren bir takıntıyı yok etmek, yerleşmiş bir takıntıyı alt etmekten çok daha kolaydır. Yine en etkili yol farkında olmaktır. Baktınız ki normalde gündeminizde olmayan takıntılı düşünceler sizi içten içe zorluyor, siz de arada bir de olsa bazı takıntılı davranışlara izin vermişsiniz... İşte bunu fark ettiğiniz anda, işin daha başındayken o takıntıyı geri göndermeye çalışın ve güçlenmesine izin vermeyin. Takıntıların tekrarlamasından korkmayın. Onların gücü, izin verdiğiniz yere kadardır. Sizden daha güçlü olmadıklarını bilin. Takıntıları azaltmanın ne olduğunu öğrenmişseniz ve bu konuda bir kere bile başarılı olmuşsanız, bunu tekrar başarmamanız için bir sebep yoktur.
5- STRESİ AZALTIN
Stresin OKB ile doğrudan ilişkisi var. Stres, ilk belirtileri tetikleyebildiği gibi, azalan takıntıları da yeniden artırabiliyor. Ama stres sadece bir etken, takıntıları mutlaka artırır diye bir kural yok. Tartışmalar yaşayabilirsiniz, bir şeyler canınızı sıkabilir. Yaşadığınız bir olayın ardından takıntılı düşünceleriniz şiddetlenebilir; şüphe ve dürtüler artabilir. Fakat “üzüntü bir yana, takıntılar bir yana, üzüntümün takıntıları etkilemesine izin vermeyeceğim” şeklinde bir farkındalıkla ikisini birbirinden ayırırsanız, bunun olumlu etkisini anında görürsünüz.