Evet, yanlış okumadınız…
Geçtiğimiz hafta sonu tanıştım annemle…
Sadece annemle değil, hayatımda bugün olan-olmayan kim varsa bir kez daha tanıştım hepsiyle…
Ve tanıştığıma çok memnun oldum!..
Panik yapmayın, kafayı yemedim…
Sadece hafta sonu Ağva’da şahane bir insandan, değeri paha biçilmez bir eğitim aldım…
Adı Fatoş Cömert…
Davranış bilimleri uzmanı, Türkiye’nin ilk boşanma dönemi koçu…
Anlattıklarını yıllardır ağzım açık dinlediğim Fatoş Cömert, danışanlarının deyimiyle “falcı gibi her dediği çıkan” bir insan sarrafı, iletişim gurusu…
Sorun yaşadığınız insanı görmesine bile gerek yok.. Hakkında vereceğiniz birkaç bilgiyle ‘şıp’ diye çözüyor, onunla nasıl doğru ilişki kurabileceğinizi, dahası o kişinin egosunu nasıl yöneteceğinizi söylüyor…
Söyledikleri kimi zaman canınızı sıkıyor, göremediğiniz bazı gerçekleri gösterdiğinde sarsılıyorsunuz. İstediğiniz kadar itiraz edip tepinin ama sonunda haklı çıkan hep o oluyor…
Bu yüzden şanı Türkiye ile sınırlı değil…
Teknolojinin nimetleri aracılığıyla taktikleri Amerika’ya kadar uzanıyor…
Peki görmediği bir insanın şifresini nasıl çözüyor Fatoş Cömert?
Kişinin dış dünyayı algılama biçimiyle, beyninin sağ lopu mu, yoksa sol lopu mu daha baskın bakarak.
Sorduğu çok basit sorularla kişinin dış dünyayı görsel mi, işitsel mi, yoksa dokunsal mı algıladığını çözüyor, sonra anlayacağı dili nasıl konuşacağınızı öğretiyor.
Böylece o kişiyle ilgili önyargılarınızdan da kurtulmuş oluyorsunuz.
Peki biz nasıl tanıyacağız?
Fatoş Cömert, konsantre olma biçimlerinden tutun da otomobil seçimine, nasıl aşık olduğuna kadar ipucu veriyor…
İşte o ipuçları…
Görseller; yani görsel algısı daha baskın olanlar..
Dış dünyayı görüntülerle algılayıp düşünen, tepki veren, aşık olanlar…
Yani hıza tapanlar, ışık hızında düşünüp konuşanlar…
Görsel, konsantre olmuş bir şey düşünürken gözleri sağ veya sol üste bakar.
Beden dilini ve mimiklerini çok kullanır.
Otomobil kullanırken sinirlenirse hemen gaza basar. Panik anında iyice direksiyona yaklaşır; daha iyi görebilmek için.
Bir görselin avuç içi, baskı anında veya yalan söylerken başının arkasına gider.
Karşısındakinin görüntüsüne, giyimine, bakışına, gülüşüne aşık olur. Aşk yaşaması için, aşık olduğu kişinin yanında olması yeterlidir.
Yemek yiyeceği restoranı, dekorasyonuna ve yemeğin sunumuna göre seçer.
Peki neresine oturur restoranın? Tabii ki herkesi gören bir noktaya.
Görseller hakkında son bir ipucu: Tatile koca koca bavullarla giderler.
İşitseller…
Yani, dış dünyayı seslerle algılayan, sese aşık olup, nefret edenler...
Bir şey düşünürken sağ veya sol yana bakar gözleri. Birini dinlerken daha iyi duymak istercesine yan dönen işitsel, dikkat edin yalan söylerken elini şakak bölgesine götürür.
Konuşmayı sever ama bir görsel gibi hızlı konuşmaz..
Tane tane, şiir gibi konuşur ama susmak bilmez.
Bir işitsel için “Kahve bahane, sohbet şahanedir”. Herkesle anında iletişim kurar, ahbap olur.
İyi de bu benim annem…
Alışveriş merkezinin kapısından içeri girer girmez esnafla selamlaşır, muhabbet eder annem.
Aldığı ütü masasını anlatırken mağazadaki kasiyer kızın vajinismus olduğu için kocasından boşandığını dip not olarak düşer!…
Bir işitsele sorduğunuz sorunun yanıtını neden hemen alamazsınız? Daldan dala atlar da ondan. Sonra durup “Ben ne anlatıyordum” diye sorar.
Annemin neden en basit bir soruya bile “Dünya ateşten bir toptu” dercesine geriden anlatmaya başladığını şimdi anlıyorum.
İşitsel aşık olduğu kişiden “Seni seviyorum” sözünü mutlaka duymak ister. Ama nasıl söylediği de önemlidir.
Sakin yerleri sevmediği gibi bir saatin çıkardığı “tık, tık” sesi yüzünden uyuyamaz, sabahı sabah edebilir.
Ve dokunsallar…
Duygu ve hislerle algılayan, temasla düşünen ve etkilenenler…
Konsantre olmuş birini dinlerken başını yukarı kaldırır veya kaykılarak oturur dokunsal.
Hisler, tatlar çok önemlidir onlar için. Ten uyumsuzluğu, ten kokusu yüzünden eşinden boşanabilir.
Rahatına çok düşkündür. Tatile giderken bavulunu son dakika hazırlar.
Konuşmayı sevmez. “Evet”, “Hayır”, “Belki”, “Tamam” gibi sözcüklerle her şeyi anlattığını zanneder. “Maç nasıldı” diye sorun, yüzünüze bakar, bekler,
“İyi” diye yanıt verir.
Ve bir görsel, bu yüzden bir dokunsala asla tahammül edemez. Bir dokunsal da bir işitselle asla anlaşamaz.
Bu eğitim bana ekstra ne mi kazandırdı?
İnsanları burçlarına göre tanımaya çalışmaktan vazgeçmeyi.
Anlayacağınız Susan Miller out, Fatoş Cömert in!
Yarın: Kimler sağ, kimler sol lop?
06 Ekim 2011, Perşembe 09:48
Haberin Devamı