Başlangıçta ne demişlerdi:
- Aş ve iş bulamadığımız için silaha sarıldık.
Efendim, aş ve iş bulamadıkları doğrudur ama silaha bunun için sarıldıkları tamamen yalan.
* * *
Sonra ne dediler:
- Bölge çok ihmal edildiği için eylemlere geçtik.
O da yalan.
[[HAFTAYA]]
Çünkü, bölgede her türlü kalkınma hareketini bombalayarak engellediler. İş makinelerini hâlâ yakıyorlar.
* * *
Daha sonra ne dediler:
- Kürt Halkı’nın demokratik hakları için savaşıyoruz.
Kuyruklu yalan.
Çünkü kimsenin hakkı hukuku umurlarında değil. İşte, Çözüm Süreci’ni dumura uğratmak için her türlü yola başvuruyorlar, ortalığı yakıp yıkıyorlar.
* * *
Öyleyse dertleri nedir?
Hiçbir dertleri yok.
Sadece:
- İnsan sevmiyorlar, hayvan sevmiyorlar, çiçek sevmiyorlar,
ağaç ve çimen sevmiyorlar.
500 yıl sonra sevmeye belki yavaş yavaş başlayacaklar.
* * *
İşte, burada durun bir dakika.
Kabahat kimin?
90 yılda biz ne biçim nesiller yetiştirmişiz, bunu nasıl becermişiz acaba?
Bu derece öfke, nefret, kin ve husumet, tahsille bile verilmez.
Biz bunu nasıl başarmışız?
BDP’li, HDP’li siyasetçiler bu konuda bize ne söyleseler haklılar.
Hangi sitemleri etseler haklılar.
90 yıl, nasıl bir Devlet Politikası uygulamışız ki, bu çocukları ve de nice nesilleri kaybetmişiz.
* * *
Şimdi pirincin taşını ayıklamaya çalışıyoruz.
Bunu yaparken de Türk Milliyetçiliği damarımız tutuyor, belki fevri davranıyoruz.
Ne yapalım?
Aynı Devletin çocuklarıyız.
Aynı tarlada değilse bile bitişik tarlada yetişmişiz.
30 Aralık 2014, Salı 04:00
Haberin Devamı