Önce Engin Altay ortaya fırladı... "KHK'lıların tamamı için" verilmiş bir sözün sınırını çizdi. Öbürünün hiç umrunda değildi ki... "Tamamının serbest bırakılacağını" sallayıp yürüdü gitti o... Tavzih etmek yine Altay'a düştü: "Tamamı değil, mahkumiyeti olmayanlar" diye vurgulayınca, eh, öbürü de lütfetti artık, bir izahat verdi...
*
Lakin, hükümlülerin kaç bin kişi, tutukluların kaç bin kişi olduğuna bakarsanız, aradaki uçurumu görürsünüz. Zaten ne fark eder? Sayıları kaç olursa olsun, pisliğe bulaşmış subaylar, polisler, bürokratlar şunlar bunlar, hepsi -tekrar- görev başına... Öyle değil mi? E daha ne olsun?
*
Benim şaşırdığım bu değil. Başka şeye şaşıyorum. Böyle bir vaat, ülkenin her noktasında tepki ve endişeyle karşılanırken, sadece 6'lı masadan ses çıkmadı. Yazıyı yazıdığım şu saatlere kadar durum budur.
O 6 kişinin meğer büyük bir uyum ve vazgeçilmez bir angajman içinde olduğuna şimdi inandım. Bugüne kadar "Akşener'in orada ne işi var" diye düşünürdüm hep... Ne aptalmışım yahu...