Deniz Baykal’a o kumpas kurulalı, 12 yıl oluyor... Mayısın tam da bu günleriydi. O kalleşlik, hiç aklımdan çıkmıyor.
......
Neydi o an... Baykal, istifa edeceğini söylemeye hazırlanırken dinleyicilerin arasında, genç, sakallı birinin yapma, yapma, deme onu, istifa etme diye çırpınması hiç gözümün önünden gitmiyor... O sahne, beni çok etkilemişti...
*
Lakin, parti, Baykal’a kurulan bu kumpasın peşine düşmedi... Öyle ki, cezaevinde yatan darbecilere gösterdiği hassasiyetin zerresini bile göstermedi... Sadece kral öldü, yaşasın kral diye bağırdı. Yeni kral’a bir baktık, ohoo, o zaten uçmuş bile.
*
Baykal, kendi eliyle palazlandırdığı adamdan ne kadarcık vefa gördüyse, şimdi de o adam, kendi eliyle palazlandırdığı ikinci sınıf siyasetçilerden, işte o kadarcık vefa görüyor... Allah’ın sopası yok ki.
*
Vefadan vazgeçtik. Bari ilkeli, tutarlı ve kararlı olmalılar. Aday değilim diye kandırıp ertesi gün aday olanlar kadar, kendine aday süsü verip siyasi dolandırıcılık yapanlar da aynı yolun yolcusudur.
*
Kaldı ki Cumhurbaşkanlığı, başka mevkilere benzemez. Orası, terfi yeri değildir. Ödül, hiç değildir. Orası, ikram edilecek bir makam olmadığı gibi, orası peşkeş çekilecek bir mekân da değildir. Hacivat Karagöz oynamıyoruz. Biraz ciddiyet lütfen.
......
Son söz: Aday olmak istediğini söyleyemeyen korkaklar ne ise kabiliyetine hiç bakmadan aday olmak için yanıp tutuşan yüzsüzler de o...