Soğanlı yumurta deyip geçme. Saraykâri yumurta, Yumurta-yı Hümâyûn, Enderun yumurtası da denilen, sabır işi yemektir. Enderun yumurtası, günlük yapılan bir yemek olduğu gibi Ramazan ayının 15. günü, Hırka-i Saadet dairesi ziyaretinden sonra verilen iftar sofrası için de hazırlanırdı.
Bu iftar için çeşitli Enderun ağaları ve aşçılar birbirleriyle yarışarak soğanlı yumurta hazırlar, bir kenarına da kendi adının yazılı olduğu pusulayı gizler, sultanın sofrasına gönderirdi. Sultan bazen beğendiği soğanlı yumurtanın sahibini kilerci başı yapardı. Topkapı Sarayı’nda Ramazan’ın 15. günü kutsal emanetler dairesi ziyaret edilir, ardından iftar verilirdi.
Ziyaret dediğime bakmayın, bu dairenin temizliğinden sorumlu hizmetkâr, bizzat padişahtır. O gün geldiğinde sultan elinde süpürge ile daireyi süpürür.
Gülsuyu ile ıslatılmış bir süngerle, emanetlerin olduğu sandığı siler. Hırka-ı Şerif çıkarılır, eteğinin ucu gülsuyu dolu bir kaba batırılır. Hemen kızgın ütüyle etek ucu kurutulur. Hırkanın batırıldığı suya çeşitli mendiller, tülbentler değdirilip, ıslatılır. Sonra sünger, mendil ve tülbentler, kıymetli bir hediye olarak sultanın takdir ettiği kişilere hediye edilirdi. Zemzem suyuyla oruç açılır, iftariyelikler ve tabii ki Saraykâri yumurta ile iftar yapılırdı.
Soğanları al “Bir sırrı var mı acaba?” diye böl ikiye, bak içine. Bıçağın sırtı inceliğinde erişte edeceğiz. Erişte, Farsça kökenli bir kelime olup rişte: ip, iplik, şerit demek. İşte o inceliği göstereceğiz soğanlara. Geniş bir tavada yağı eriteceğiz.
Yağın dumanı çıkıp hazır olduğunu haber edince, erişte edilmiş soğanlarımızı uzun hülyalı bir uykuya yatıracağız.
Soğanlar, soğanlığından bir hatırayı içinde taşıyacak ama başkalaşacaklar. Tahta bir kaşıkla ip, iplik olmuş soğanlarımızı iki ters, bir düz karıştıracağız. Adeta bir battaniye örer gibi 3 saat kadar sürecek bir nakış işleyeceğiz.
İhtiyacı kadar tuzu dantel bir peçe gibi yüzüne saçacağız. Bu süre zarfında soğanlar bütün acı hatıralarını uçuracak, ateşle har harman olmanın verdiği tatlı rayihalarının kapılarını açacak, sanki kendi şekeri ile ağdalanmış bir kıvama gelecektir. Pişirme esnasında müzik dinlemek iyi gelir. YouTube’u aç.
Türk müziği ve batı müziği formlarında besteler yapan Sultan Abdülaziz’in neşeli Hicazkâr Sirto’su ile açılışı yap. Ardından aynı sanatçı Sultan’ın batı formundaki eseri La Gondolle Barcarolle ile devam et. Abdülaziz, Kraliçe Victoria’yı Londra’da ziyareti sırasında kraliyet bandosu bu eseri çalınca Batı’da büyük şaşkınlık yaratmıştır. Sonra bırak kendini YouTube’un götürdüğü müzikal sulara...
Üç saatin sonunda bütün çiğliğinden soyunmuş soğanın yağını süzüp ayırın. Genişçe bir tepsinin üstüne soğanlı nakışımızı serin. Üstünü toz şekerle duvaklayın. Soğanın halini anlayacak sirkedir. Onunla pansuman edin. Bütün bu emeğe ve çabaya şahittir diye yenibahar ve tarçını da dahil edin. Elinizdeki yumurta sayısı kadar yuva açın. Yumurtaları kırıp o yuvalara yerleştirin. Ateşin harını daha da düşürün.
Yumurtanın akı ile sarısı eş zamanlı pişmeli, o vakit tepsinin kenarındaki harlı yağını alıp sarıların üzerinde gezdirin. Bu tablonun tamamlanması için, yumurtanın da baharattan nasibini alması gerekir. Tarçın ve karabiber ile hakkını teslim edin.
Soğanlı yumurtayı, yani Yumurtayı Hümâyûn’u mutfaktan masaya götürürken yine Sultan Abdülaziz’in YouTube’dan ‘Invitation a la Valse’ yani ‘Valse davet’ parçası uygun düşecektir. Afiyet de olur cennet de...
Malzemeler:
- 1.5 kilo tatlı dişi soğan
- 2.5 çorba kaşığı tereyağı
- 12 yumurta 1 tatlı kaşığı sirke
- 1 tatlı kaşığı toz şeker
- 1 çay kaşığı tarçın
- 1 tutam yenibahar
- 1 tutam karabiber
- 1 tutam tuz
- YouTube’a bağlı bir cihaz
- Sultan Abdülaziz’den 1 sirto, 2 vals