Rükzan Sağır'Bırakınız yapsınlar'dan 'Bırakınız ne yaparlarsa yapsınlar'a

HABERİ PAYLAŞ

'Bırakınız yapsınlar'dan 'Bırakınız ne yaparlarsa yapsınlar'a

Adam Smith, 18. yüzyılda “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” dediğinde serbest piyasa ruhunu tarif ediyordu. Tarihi okumalara bakınca, o dönemin insanının yaşam algısını da yansıtıyordu bu söylem.

Bırakınız yapsınlardan Bırakınız ne yaparlarsa yapsınlara

Bugünse Mel Robbins, sadece “Bırakınız” dedi. Milyonlarca kişiyi tetikleyen bir teoriyi armağan etti insanlığa. 2023’te bu teorisini Instagram’da bir videoda paylaştı. Öyle ilgi uyandırdı ki. Ardından kitap yazdı. İlk haftasında 100 binden fazla sattı. Ama Robbins’in meselesi Smith’te olduğu gibi piyasa değil, insanlar. Zira çağın konusu da bu kadar hayat pahalılığına rağmen ekonomi değil, kişisel sınırlar...

Haberin Devamı

Bırakınız yapsınlardan Bırakınız ne yaparlarsa yapsınlara

Mel Robbins’in ‘The Let Them Theory’ adlı kitabı, kontrol etme refleksine karşı bir panzehir gibi sunuluyor. Zira insanlar ‘yoruldu.’ İnsanların kendilerini kötü hissetmelerinden ve yaşamlarının her yönünü kontrol etmeleri için bir şekilde değiştirmeleri, düzeltmeleri gerektiğine inanmalarından kazanç sağlayan zihin sağlığı sektöründen yoruldu. İlişkilerde, işte, ailede, dijital dünyada... Sürekli anlatmak, açıklamak, kontrol etmek, onay beklemek... Hepsi bitmeyen bir performansa dönüştü. İnsanlar kendi iç seslerinin yankısında aynı soruya takılıyor: Zorunda mıyım? Her şeyi düzeltmek zorunda mıyım? (Bu soruyu şarkı yapan sanatçımız Dilberay’ı rahmetle anıyorum).

Bırakınız yapsınlardan Bırakınız ne yaparlarsa yapsınlara

ELİ KOLU BAĞLI OTURMAK DEĞİL

İşte ‘let them’, yani ‘bırakınız’ teorisi, tam bu noktada bir duruş öneriyor. Seni görmeyeni zorlama. Seni seçmeyeni seçme. Seni anlamayanı ikna etmeye çalışma. Sadece ‘bırak.’ Ne yaparlarsa yapsınlar. İster gitsinler. İster kalsınlar. İlk duyduğumda bana bir başka anti gerçekçi Instagram aforizması gibi, kolaycılık ve sorunlardan kaçış yöntemi gibi gelmişti. Hayır, öyle değil. Bu teori, hiçbir şey yapma, teslim ol demiyor.

Bırakınız yapsınlardan Bırakınız ne yaparlarsa yapsınlara

Zaten bu, entropiyi inkar etmek olur. Evrenin doğası, değişimdir. Hiçbir şey sabit kalmaz. Dolayısıyla, ‘yerinde durmak’ diye bir şey yoktur. ‘Bırakınız’ teorisi, kontrolün sende olmadığı durumlarda ısrarcı olmak yerine yön değiştirmeyi, sınır koymayı; enerjini kendine çevirmeyi öğütlüyor. Çünkü bunu zorladığın her saniye, seni kendinden ve çözümden uzaklaştırıyor. Musa’nın önü denizle kapanmıştı. Geri dönse Firavun’la yüzleşecekti. Deniz ortadan kalkmadı. Yani engel yok olmadı, ama içinden yol açıldı. İbrahim ateşe atıldığında ateş sönmedi. Ama ateş onu yakmadı da! Yunus, balığın midesinden hemen çıkmadı. Ama oradan çıkmayı öğrendi. Yani engeller yerinde durur. Değişen, bizim onların içinden geçme biçimimizdir, onlara verdiğimiz tepkidir. Engin Altan Düzyatan, 2024’te verdiği röportajda “İnsanların fikirlerini değiştirmek zorunda olmadığımı kabullendiğim an, çok rahatladım” demişti. ‘Bırakınız’ felsefesinin özü, tam olarak bu.

Haberin Devamı

Bırakınız yapsınlardan Bırakınız ne yaparlarsa yapsınlara

HERKES NASIL KENDİ KENDİNİN ‘BÜYÜK BİRADER’İ OLDU?

Kuantum fiziğinde bir deney var: Çift yarık deneyi. Işık, kimse bakmadığında dalga gibi davranıyor. Ama gözlemlenirse parçacığa dönüşüyor. Yani sadece bakmak bile ışığın davranışını değiştiriyor. Modern insan da böyle. Kimse bakmazken bir ihtimaller dalgası, ama bakıldığında şekle giren, çizgiye hizalanan bir parçacık. Oysa bazen düşünmek, susmak, geri adım atmak bir sorumluluk göstergesi olabilir.

Haberin Devamı

Bırakınız yapsınlardan Bırakınız ne yaparlarsa yapsınlara

Zira mesele bu değil. Mesele, içimizdeki o bakışın ne zaman ‘bize ait olduğunu’ unutmamız. George Orwell, 1984 adlı romanında, insanların her an izlendiği bir distopya kuruyor. Oradaki ikonik figür, ‘Big Brother’ (Büyük Birader), görünmez ama her zaman izleyen bir gözdür. Kameralar, ekranlar, duvarlar... Hepsi bir tek şeye hizmet eder: Gözetlemek ve denetlemek. ‘Biri Bizi Gözetliyor (BBG)’ evi gibi. İşte artık o göz dışarıda değil. Çoğumuz, içimizde küçük bir Büyük Birader taşıyoruz. Tepkimizin ne olduğundan çok, tepkimizin estetiğini kuran bir göz taşıyoruz. Çünkü artık ‘doğru şekilde görünmek’, bazen doğru olmaktan daha çok alkış alıyor!..

Bırakınız yapsınlardan Bırakınız ne yaparlarsa yapsınlara

BİR BEN DEĞİLİMDİR HERHALDE

* Empatinin en önemli evrensel sevgi ve saygı dili olduğunu ama insanların kendi mahallelerinden çıkmadıkları için bu dili öğrenemediğini düşünen,
* Alıngan olmanın ve bir olayda cadı avına çıkmış gibi başkalarının ne tepki verdiğini kontrol etmenin, zeka seviyesine dair çok iyi turnusol kağıdı işlevi olduğuna inanan,
* ABD-Kanada ve Türkiye’de olduğu gibi-coğrafyadan bağımsız- her toplumsal olayda kabağın kahve zincirlerine patlamasını, yumuşak güç dengesi ve sermaye ağırlığı bakımından çok anlaşılır bulan (Bkz. 2 Mart 2025 tarihli köşe yazım),
* Tercih edilen kahve markasının artık bir kişinin kimliğini temsil ettiğinin su götürmez bir gerçek olduğunu kabul eden...

Sıradaki haber yükleniyor...
holder