“Gizli bahçenizde açan çiçekler vardı, vermeye az buldunuz yahut vakit olmadı.” Behçet Necatigil’in bu dizeleri, İngiliz sanatçı Ian Berry’nin ‘Beyond Denim’ sergisinde karşımda duran Gizli Bahçe eserini incelerken bambaşka bir anlam kazandı.
Kalyon Kültür’ün Taş Konak binasındaki sergide yer alan bahçe, insanlara sahip oldukları ama vermeye kıyamadıkları eşyaların dönüşüm potansiyelini hatırlatıyor... Kullanılmayan kotlar, dolaplarımızın arkasında unutulmaya terk edilmişken, Berry’nin ellerinde çiçeklere, sarmaşıklara ve göletlere dönüşüyor. Verilmeyen, vakit bulunmayan ya da değerinden şüphe edilen şeylerin, doğaya katkı sağlayabilecek eserler haline gelmesiyle, Berry büyüleyici bir evren yaratıyor. Bugün, ‘sürdürülebilirlik’ kavramı sıkça boş bir pazarlama aracı olarak karşımıza çıkıyor. Moda endüstrisi, kaynak israfının ve tüketim çılgınlığının en büyük tetikleyicilerinden biri olmasına rağmen, küçük dokunuşlarla bu sorunun üstünü örtüyor... (Bkz. 5 Kasım 2021 tarihli ‘Yeşil Badanacılık’ başlıklı köşe yazım)
Kalyon Holding Sosyal ve Kültürel İşler Komitesi Başkanı Reyhan Kalyoncu, çağdaş sanatçı Ian Berry, Kalyon Kültür Sanat Yönetmeni Aslı Bora ile Gizli Bahçe’de hatıra fotoğrafı çektirdik.
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ÖRNEĞİ
Ancak Berry’nin eserleri, sahte sürdürülebilirlik iddialarının ötesine geçerek gerçek bir farkındalık yaratıyor. 20 yıldır çoğunu çevresindekilerden bağış yoluyla edindiği atık denimleri sanat eserine dönüştürerek, tüketim çılgınlığına karşı sade ama etkili bir yanıt sunuyor. Berry’nin lazerle boyanmış gibi görünen ama tamamen denim kumaştan elle yapılmış çiçekleri, sarmaşıkları ve su yüzeyleri; bir kot pantolonun ardındaki su israfını, emeği ve kaynak tüketimini düşündürüyor. Bir kot pantolon yapmak için 3 bin 781 litre su gerektiğini not düşeyim... 14 Şubat’a kadar gezilebilecek ve İstanbul’a özel eserlerin de yer aldığı sergi, yalnızca estetik bir deneyim değil; hepimizi eşyalarımıza ve tüketim alışkanlıklarımıza yeniden bakmaya davet ediyor. “Vermeye kıyamadığımız” şeylerin doğru ellerde bir çiçek bahçesine dönüşebilmesi, yalnızca geçmişin atıklarının değil, geleceğin potansiyelini de gösteriyor…
Şovdaki Thomas Shelby ve Grace / Dizideki Thomas Shelby ve Grace
THOMAS SHELBY’NİN KARİZMASI NASIL ÇİZİLDİ?
Peaky Blinders dizisini unutulmaz kılan, Shelby ailesinin sert, kırılganlığa yer bırakmayan maskülen dünyasıydı. Ancak The Redemption of Thomas Shelby adlı dans tiyatrosu, bu atmosferi silip süpürmüş. Grace, dizideki zarafetiyle hatırladığımız bir karakter olmaktan çıkmış, yerine erkek saçlı siyah bir kadın yerleştirilmiş. Thomas Shelby’nin erkek dansçılarla yaptığı erotik dasnlar da dizideki maskülen karizmayı yerle bir ediyor. Şovdaki bu yorum, dönemin sert koşullarıyla şekillenmiş Shelby ailesini bugünün değerlerine göre yeniden yazmaya çalışmış… Sertliğin, gücün ve çatışmanın yankı bulduğu Shelby atmosferi, bu şovda içi boş bir romantizme ve anlamsız sahnelere indirgenmiş. Hikaye, oyunculuk ve danslar yetersiz, atmosfer dizinin ruhuyla alakasızdı. Yalnızca shazam’layınca çıkmayan şova özgü müzikler etkileyiciydi. Ancak Shelby ailesi, yalnızca iyi şarkılarla ayakta duracak bir efsane değil. Salondan “Ben ne izledim şimdi?” diyerek çıktım.
NEDEN KRİPTOCULAR SARDI HER YANIMIZI?
ABD seçimlerini Trump ve dolayısıyla bir numaralı kurmayı Elon Musk kazandığı için kripto para borsası şahlandı! Kripto para tarihin zirvesini görüyor. Dünya medyasının kripto para konusunda nasıl hemen dümen kırdığını hayretle takip ediyorum. Daha ilk haftadan insan hikayeleri soslarıyla kripto mesajları işlenmeye başlandı. Yıllar önce kripto yatırımı yaptığı sabit diski kaybeden adamın hikayesi yeniden ısıtıldı, duvara bantlı muzdan oluşan sanat eserine 6.2 milyon dolar ödeyen kişi kripto milyoneri çıktı, ABD’de bir kripto milyoneri hazine avı başlattı, kripto vurguncusu milyoner kadının akıbetiyle ilgili gelişme oldu... Yani sürekli “Bu paraya yatırım yapan milyoner oluyor” mesajı veren haberler yağmaya başladı... Medya okuryazarlığı işte tam olarak böyle dönemlerde işe yarıyor...