Plastik kullanmak, internet, elektrik, otomobil kullanmak, uçağa binmek adeta günaha dönüştürüldü. Bunları yapmak zorunda kaldığımızda çevreye verdiğimiz zarar, kötüleşen iklim koşullarından suçlu hisseder olduk. Kendimizi suçlamamız kimlerin işine geliyor? ‘Beyond Brands’ marka danışmanlığı şirketinin sahibi, çok kıymetli bir girişimci olan dostum Gülca Lina Elüstü’yle dünyadaki etkimiz hakkında kafa yormak üzere buluştuk. Kendisi, işini dünya için bir değere ve iyi etkiye dönüştüren liderlerin kabul edildiği Amsterdam’daki ‘B Corp’ zirvesine ülkemizden davet edilen tek kişi. Deprem döneminde benim de bu köşede dayanışma örneği olarak bahsettiğim yardım çalışmaları ve ajansını iyilik için kullanmasının etkisi, sınırlarımızı aşıyor. İyi ki.
Gülce Lina Elüstü, Beyond Brands kurucusu.
KARBON AYAK İZİ ALDATMACASI
Dünyanın artık ‘sürdürülebilirliği’ değil ‘onarıcılığı’ konuştuğunu anlattı. Kendisini ‘onarıcı ekonomi aktivisti’ olarak tanımlıyor. Onarıcı ekonomi savunucuları, şirketlerin çevresel yatırımlarını pazarlama unsuru olarak kullanmasına karşı. Çünkü zaten her şirketin temel görevinin, dünyaya verdiği zararı sıfırlamak ve üzerine bir değer katmak olduğuna inanıyorlar. Dolayısıyla bunun övünülecek bir yanı yok. Büyük şirketler her zaman sorumluluktan kaçmak için işin kolayını seçmeye çalışıyor. Her birimizi karbon ayak izimizle tanımlamaya çalışıyor ve sorumluluğu bireylere indirgemek istiyorlar. Oysa ‘karbon ayak izi’, yani kişilerin kullandığı fosil yakıtın miktarını ölçen kavram, büyük bir aldatmaca. 1980’lerde böyle bir terim yok. Çünkü sonradan uyduruluyor. Uyduran da dünyanın en büyük fosil yakıt üreticilerinden olan bir İngiliz petrol şirketi.
KÂR DEĞİL YARAR ETKİSİ
Amacı, sorumluluğu üzerinden atıp insanlara yüklemek. Bireysel çabalar da tüketim alışkanlıklarımızı değiştirmemiz de çok değerli, elbette. Ancak çözümün adresi bu değil. Çözüm, büyük kurumsal yapıların etik davranmasında. Çünkü bizler plastik yerine kağıt pipet kullanarak dünyada anlamlı bir fark yaratamayız. Anlamlı fark; kurumların sadece ‘kar’ değil ‘yarar’ etkisi sağlamasından geçiyor. Kar algısını çevreye etki, nesli tükenen hayvanlara etki, çocukların geleceğine etki, cinsiyet eşitsizliğine, yemeğe eşit erişim hakkına etki ile aynı başlıkta değerlendirmemiz gerekiyor.
ONARICI EKONOMİNİN YÜKSELİŞİ
Sürdürülebilirlik, onarıcılık ve etki gücünü artıran şirketlerin değerlemesi 5-6 yıl içinde ikiye katlanabiliyor. Bugün maddi bir getirisi olmadığı için ‘dünyanın iyiliğine’ yatırım yapmamak, çok yakın gelecekte maddi zarar ettirecek. Nitekim yeşil fonların her geçen gün değerlenmesi bunun en somut göstergesi. Yani, paranın akışı da artık bu yönde. B Corp zirvesinde binlerce liderin buluşup onarıcı etki yaratan yatırım yolları geliştirmeye çalışması da bu dönüşümün en güçlü temsilcisi. Neyse ki dünyamız o kadar da kaderine terk edilmedi, iyi insanlar ve umut hep var.
B Corp bir sertifikasyon programı. Toplum ve çevre için değer yaratan şirketlere veriliyor. Bu sertifikayı almak çok zor. Denetimleri çok sıkı. Avrupa’da artık birçok ürünün üzerinde bu amblem belirmeye başladı. Çünkü tüketiciler bu sertifikaya sahip ürünlere daha çok ilgi gösteriyor.
Latte ve çilek majyajın sırrı
Bu yazın yükselen iki makyaj akımı çilek yanaklar ve latte dudaklar. İki trendin de öncülüğünü Hailey Bieber sırtlandı. Latte görünüm için sütlü kahve tonlarındaki rujlar kullanılıyor. Göz kapakları ve yanaklar da aynı şekilde bronz kalıyor. Çilek görüntü için de kedi göz, yapay çiller ve güneş yanığı etkisindeki pembe yanaklı bir makyaj yapılıyor. Hailey, tüm bu akımları kendi bakım markasının peptit içerikli ürünlerini tanıtmak için başlatıyor. Aslında ‘İyi bir cildin kaldıramayacağı makyaj yoktur’ mesajı veriyor. Gördüğü ilgi tesadüf değil. İşte trendsetter olmak böyle bir şey. Sadece şöhret, para, yatırım yetmiyor. Başarı; sağlam bir ekiple, iyi bir plana sadık kalınca geliyor.