“Yaşımız ilerleyince toplum bize ‘Vaktin doldu’ diyor. Ama ben yaş aldıkça kendimize gelmeye başladığımızın farkındayım. Yaşlanmaya meydan okumak, canavarlara dönüşmek demek değil. Zarif bir şekilde yaşlanmak mümkün” Bu sözler, 2000’lerin seksi yıldızı 58 yaşındaki Halle Berry’nin verdiği son röportajdan. “Yaşlandıkça daha iyi işler alıyorum. Bunu teklif edilen roller açısından değil, onlara kattığım yaşam deneyimi açısından düşünüyorum.” Bu sözler de 49 yaşındaki Angelina Jolie’ye ait.
Son dönemin en ses getiren film ve dizilerinde başrol olan kadınlardan Nicole Kidman 57, Demi Moore 62 yaşında! Üstelik ikisi de kariyerlerinin en iddialı rollerini almaktan çekinmiyor. Ekranlardaki yaş ortalamasının yükselmesi ve yaşlanmanın birden güzellik konusu olması tesadüf mü? Biraz buna bakalım... Hollywood, yaşlanmayı yeniden tanımlıyor. Ama bunu kendi kurallarıyla yapıyor. 40 yaş üzeri kadın yıldızların en parlak rollerde ve halen cazibe sembolü olarak karşımıza çıkması, doğal bir dönüşüm olmaktan çok stratejik bir dönüşümün parçası. Bu sayede hem sektördeki eski yıldızlardan maksimum verim alınıyor hem de gençlik teknolojisi global bir pazara dönüştürülüyor.
YENİ KÜLTÜREL DÖNÜŞÜM
Hollywood’un bu hareketinin birinci ayağı, elindeki insan sermayesini kullanmak. Çünkü genç yetenekler bir türlü yeni ikonlara dönüşemiyor. Zendaya gibi yeni nesil oyuncularla ‘bir yere kadar’ gelinebiliyor. ‘Zaten genç ve güzel’ olmanın bir numarası kalmadı. Nicole Kidman gibi gişe garantisi veren isimler ise altın madeni gibi. Bu kadınlar yaşlanmayı yeniden tasarlıyor. Cilt yenileme teknolojileri ile yüzlerini zamanın dokunamadığı bir müze eseri gibi koruyorlar. Bu sayede sektörü sırtlanıyorlar.
İkinci ayağı ise gençlik teknolojisini bir yaşam biçimi haline getirmek. Hollywood, kırışıklıkları sevin gibi ezber sloganlarla değil, “Kontrol sende” mesajıyla milyonlara ulaşıyor. Bir dip dalga yaratıyor yani. Yaşlanmanın kontrol edilebilir bir süreç olduğunu göstermek, sadece kültürel bir mesaj değil, dev bir sektörün reklamı. Teknolojinin ve sağlıklı yaşamın etrafında dönen bu “yaşlanma kampanyası” aslında milyarlarca dolarlık bir iş modelini besliyor. Yaşlanmanın artık geri çekilmek olmaması, aksine daha görünür olmanın yolu haline gelmesinde ömür süresinin uzamasının da etkisi olduğunu düşünüyorum. Kültürel kodların, kalıplaşmış düşüncelerin zamanın ruhuna ve teknolojinin nimetlerine göre nasıl esneyebildiğini görüyor musunuz?
İNSANİ ÇÖKÜŞÜN DEĞERİ AYDA 4 MİLYON DOLAR
Pornografik içerik yıldızı Sophie Rain henüz 20 yaşında. Ayda 4 milyon dolar kazandığını, yıllık gelirinin 43 milyon dolara ulaştığını gösteren bir ekran görüntüsü paylaştı. Hayatını Onlyfans denilen ucube platformda yaptığı teşhirci paylaşımlardan kazanıyor. Bu kadının gelir modelinden çok, ‘bu kadar parayı kazanıp kazanmadığını hesaplama ve tartışma’ işini de erkekler devraldı... Günümüzün erkekleri ve kadınları getirdiği yere bakın… Bu kadınlar, ‘beden özgürleşmesi’ adı altında yapılan bir propagandanın yüzleri… Bazı medya kuruluşları onlardan ‘model’, ‘içerik üreticisi’ diye bahsediyor. Bir kullanıcı, “Lütfen fahişelere model demeyi bırakın” yorumu yapınca Sophie’nin yanıtı, “Bana istediğiniz gibi seslenin. Banka yolunda gülerim” oldu. Geleneksel toplumun ayıp ve aşırı kabul ettiği ne varsa, bugün baş tacı ediliyor. Eşitlik hareketinin yüzleşmesi gereken en önemli konu bu insani çöküş olmalı.
TÖRENLERDE KONUŞMA GÖRGÜSÜ
Bir Türk senarist ve komedyenin İngiltere’de katıldığı ödül töreninde ülkesini şikayet edişini üzüntüyle izledim. Oturma izni şakasıyla utancın zirvesini gören bir konuşma yapmış. Ben anlamıyorum. Cannes’da ödül alanlar da Türkiye’yi kötülüyor. Sanki o ödülleri almanın şartı, ülkene siyasi eleştiri getirmek...
Komedyenin aksanlı İngilizce konuşması da konuşma içeriği kadar konuşuldu. Bu konuda aydınlatıcı bir yaklaşım öğrendim bu konuşma sayesinde. Eğer ana dilin veya doğduğun ülkenin dili değilse, bir dili aksanlı konuşmanın koloni zihniyeti ve aşağılık kompleksi belirtisi olduğuna dair. Bizim kültürde nedense aksanlı İngilizce konuşmak marifet sayılır. Oysa ülkesini en iyi temsil eden kişi, biliyorsa kendi aksanıyla İngilizce konuşan, bilmiyorsa anadilinde konuşandır. Bu vesileyle DIAFA 2024’te ‘Uluslararası En İyi Oyuncu’ ödülüne layık görülen ve törende Türkçe konuşan Demet Özdemir’i takdirle anıyorum. Konuşmasının sonunda Arapça hazırladığı küçük metni okuyarak o ülkeye saygısını göstermiş, hoşluk yapmış. Bu işte asgari zarafet ve nezaket budur.