Giriş
New York’ta resmi bir ajansın işe aldığı bilgi işlem görevlisi, işin ilk gününde birçok aksilik yaşadı. Mülakatta bu görev için biçilmiş kaftan gibi görünüyordu. Ama teknik olarak neredeyse hiçbir bilgisi yoktu. Dahası İngilizcesi de yetersizdi. İş arkadaşlarıyla telefonda konuşurken zorlandı. Yöneticilere haber verildi. Müşterilerle telefon görüşmelerine çıkması engellendi. Yapılan kısa soruşturmadan sonra bu kişinin iş görüşmesine gelen kişi olmadığı ortaya çıktı! Bu örneklerin sayısı dünyada hızla artıyor. Los Angeles’ta da geçen yıl bir hastanede işe başlayan bilgisayar mühendisi, monitörlerdeki aksaklığı gideremeyince dikkat çekmişti.
SAATİ 150 DOLAR
Hastaları takip kayıtları aksadı. Hastanede kriz çıktı. Bu kişinin de iş görüşmesindekinden farklı biri olduğu anlaşıldı ve kovuldu. Çünkü iş başvurularında dublör kullananlar var. Örneğin ABD’de mülakat dublörü olmak için saati 150 dolara kadar teklif verenler var. Uzaktan çalışma sistemi, mesleki sahtekarlıkları da artırdı çünkü. Bazı görüşmeler telefonla veya görüntülü sohbet ile yapılıyor. Kamerasının bozuk olduğunu söyleyenler oluyor. Dahası ‘deepfake’ teknolojisi ile görüntülü konuşmada kendi suratını dublöre monte eden var. En çok sibergüvenlik, yazılım gibi bilgisayar teknolojisi alanlarında hileye başvuruluyor. Bu işlerin Google aramasıyla bir süre idare edilebilir olduğunu sanıyorlar.
HEMEN KOVULMUYORLAR
Yanlış kişinin işe alındığı anlaşılınca bazı şirketler hemen kovmuyor. Çünkü insan kaynakları birimleri, bu kadar kolay tuzağa düşürüldüklerinin ortaya çıkmasını istemiyor. Bu sayede işe uzun süre devam eden sahtekarlar olabiliyor. Ancak bu konu, milli güvenliği tehdit edecek boyutlara da varabiliyor. Bu mayısta FBI, bilgi işlem birimlerine uzaktan başvuranlar arasında Kuzey Koreliler olduğunu belirlemişti. Bakanlıklara uyarı gönderildi. Kendilerini Güney Koreli, Çinli, Japon, Doğu Avrupalı gibi tanıtan bu kişilerin maaşlarının Kuzey Kore hükümeti tarafından kitle imha silahı geliştirme bütçesi olarak kullanıldığı belirlendi. FBI’ın radarına bile pandemiden iki yıl sonra düşen bu tür dolandırıcıların olduğu dünya sana bana neler yapmaz...
TİMSAH GÖZYAŞLARI...
İngiltere Kraliyeti’nin tartışmalı üyesi Düşes Meghan, Kraliçe’nin cenazesine de damga vurmayı ‘başardı’. Meghan, törende ağlarken görüntülendi. Ondan başka gözyaşı döken tek aile üyesi olarak 7 yaşındaki minik Prenses Charlotte vardı. Charlotte sıkıldığı için ilgi çekmeye çalışıyordu. Meghan’ın derdi de ondan farksız sayılmaz.
Meghan, ağlarken ‘dumanlı göz makyajı’ndan tek bir akıntı, sızıntı olmadı. Muhtemelen suya dayanıklı bir maskara sürmüş veya hiç maskara sürmemişti. Bu da törende ağlamaya daha önceden karar verdiğini gösteriyor bence. Bir oyuncu olduğunu düşününce ağlamak onun için hiç de zor değil. Düşes’in samimiyetle imtihanı bir kez daha sınıfta kaldı.
HAYAT 40’TA BAŞLIYORMUŞ
Türk kadınının 40 yaş algısını ortaya koyan harika bir araştırma okudum. Güzellik markası Avon, Türkiye, İtalya, İngiltere, Romanya, Polonya, Güney Afrika ve Filipinler’de 16 yaş üstü 7 bin kadınla bir çalışma yapmış. Yaşlanmanın anlamı sorgulanmış. Kadınlar 40 yaşına girmenin özgüven, memnuniyet ve özgürlük duygusu getirdiğini söylemiş. Türk kadınlarının yüzde 84’ü de 40’tan sonra genç görünmek yerine sağlıklı görünmeyi tercih ediyormuş.
Araştırmaya katılan kadınların yüzde 74’ü yaşlanma farkındalıklarının pandemiden sonra değiştiğini söylemiş. Yaşlanmanın değerli bir durum olduğu algısı yükselmiş. Dahası bu değişim, ‘yaşlanma karşıtı’ bakım teknolojisini de dönüştürüyor. Artık ‘otantik yaşlanma’ teknolojisi yükseliyor. Yani, kadınların pahalı gençleşme tedavilerine para harcamadan, tanınmayacak hale gelmeden en sağlıklı cilde sahip olabilmesini sağlayan teknoloji. Yaşasın!
