Çok ilgi çekici bir araştırmaya denk geldim. Bir saç bakım markasının yaptırdığı kadınlardaki özgüveni belirleyen ve artıran faktörler üzerine bir araştırma. 35 yaş üstü kadınları kapsıyor. Çok çarpıcı sonuçlar var:
* Bir kadın 38 yaşından sonra kim olduğuna dair yeni bir güven duygusu kazanıyor, özgüvenin zirvesine ulaşıyor!
* Her üç kadından biri ergenlik yıllarında öz benliklerinden çok uzakta hissediyor, kendi özelliklerini küçümseyip sosyal normlara uyuyor.
* Kadınların yüzde 21’i bu sorunu üniversite çağlarında, 19-23 yaş arasında yaşıyor. Yani bu gruptaki kadınların kendilerini kabullenmeleri ortalama 20 yıl sürüyor.
* Her beş kadından biri gençliğine kıyasla kendisinden daha emin hissediyor.
HAYAT BOYU BENLİK ARAYIŞI
* Kadınların yüzde 50’sine yakını gelecek beş yıl içinde daha özgün olacaklarını düşünüyor.
* Kadınların yüzde 67’si, yani üçte ikisi, hayatının belirli alanlarında kendine daha fazla güvenmenin yollarını arıyor.
* Kadınlar en çok sosyalleşme, dış görünüş, kariyer, hobileri ve tutkuları konusunda kendilerine daha fazla güvenmek istiyor.
* Kadınların özgüvenini sırasıyla en çok sevdikleriyle vakit geçirmek, arkadaşları ve ailesiyle neşeli anlar geçirmek, yeni bir kıyafet giymek, saçlarının iyi görünmesi, saçtaki beyazlarını kapatmak, yeni bir saç modeli denemek, egzersiz yapmak, kendini hazır hissetmek, sevdiklerinden iltifat almak ve işinde terfi etmek yükseltiyor.
KONFOR ALANINDAN ÇIKIŞ
Fark ettiyseniz, kadınlarda özgüven, konfor alanından çıktıkça yükseliyor. Yani yeni kıyafet, yeni saç modeli denemek gibi deneysel yollara başvurduklarında. Bu yaş grubundaki bir kadın son 10 yılda ortalama üç farklı saç modeli denemiş oluyor. Üç kez de giyim tarzını değiştiriyor, gardırobunu yeniliyor. Kadınlar ‘yaşlanma’ olgusunu yeniden yazıyor. Kadınlara yüklenen zamana meydan okuma kaygısı, yerini, onu özgüvenle ve özgün bir tarzla kucaklamaya evriliyor. Bugünün dünyasında çok kavram, kendisinin zıttına hizmet ediyor. Özsaygının bir göstergesi olan iyi ve bakımlı görünmek, özgünlüğün düşmanı haline geliyor. Farklı olmak yüceltilirken, birbirine en çok benzeyenin kabul gördüğü bir sistem sunuluyor. İmajlar parlarken, benliğin sönmesi bekleniyor. Ve bundan en çok zararı kadınlar görüyor. Neyse ki hayat deneyimsel bir mecra. Ve konfor alanından çıkan her kadın, hayatının daha özgün, otantik ve daha güçlü bir alanına adım attığını anlayınca bu sistemi ciddiye almaması gerektiğine uyanıyor.
STAR WARS DENİLİNCE ÇILGIN TÜRKLER DEVREDE
Dünyanın en sevdiği kurgusal evren, tartışmasız Star Wars (Yıldız Savaşları) evrenidir. İşte bu evrenin en geniş kapsamlı hayran sergisi İstanbul Sinema Müzesi’nde açıldı: ‘Star Wars Koleksiyonu Galaksinin Fanları Sergisi’. 12 yapımı konu alan sergi, 40 yıl boyunca hayranları tarafından tasarlanan 600’den fazla parçayı kapsıyor. 16 ülkeden koleksiyonerin katkısı var ama Türk Star Wars hayranlarının büyük katkısıyla açılmış bir sergi. Gerçek boyutlu figür, diorama, heykel, kask, imzalı maske, ışın kılıcı, zırh, sanal gerçeklik deneyimi sunan alanlar, set dekorlarıyla hazırlanan mekanlar yer alıyor. Geçen haftalarda açılışına katılma fırsatı buldum. Burada müzenin yöneticisi Ceyhun Tuzcu’yla sohbet ettik.
HIZLI İSTİHBARAT AĞI
Serinin hayranlarından parçaları nasıl topladıklarını sordum. ‘Word of mouth’ tekniğini kullandıklarını söyledi. Yani ağızdan ağıza duyurma yöntemi. Sosyal medyada kilit sayfalarda bu sergi duyurulmuş ve söylenti hızla yayılmış. Dünyanın en kemikleşmiş ve istihbarat ağı en hızlı olan hayranları Star Wars hayranları olabilir! Türk koleksiyonerler bu sayede sergiye ellerindeki parçaları bahşetmiş. Türklerin parçaları da sergiye eklenip dünyayı dolaşabilir. Kim bilir. Çılgın Türkler olarak ortada bir hayranlık varsa onu da kimseye kaptırmıyoruz, maşallah! 1 Şubat 2024’e kadar sürecek olan bu sergiyi ziyaret etmenizi ısrarla öneririm. Galaksiyi kurtarmak için verilen iyi ve kötü mücadelesini birebir dekorlar arasında deneyimlemek bünyenize iyi gelecek.