Perimenopoz... Yunanca ‘peri’ (etrafında) ve ‘menopoz’ kelimelerinden geliyor. Menopozun hemen öncesinde yaşanan bu dönem, 35-45 yaş arası kadınları etkiliyor. Sıcak basmaları, düzensiz adet döngüleri, cilt kuruluğu ve uykusuzluk gibi belirtiler, hayatı altüst edebiliyor. Ancak bu süreçte yalnızca hormonlarınız değil, sağlık endüstrisi de peşinize düşüyor. TikTok’ta “Hormonlarınızı dengeleyin” diyen influencer’lar, Naomi Watts’ın 500 dolarlık kırmızı ışık çubuğu, Serena Williams’ın bitki bazlı takviyeleri ve Drew Barrymore’un ruh hali kapsülleri... Sağlık sektörü, kadınları hormonal denge vaatleriyle hedef alıyor. Menopozun 2025’te 600 milyar dolarlık bir pazar oluşturması bekleniyor. Gwyneth Paltrow’un desteklediği teletıp şirketleri de bu endüstrinin bir parçası. Teletıp, kadınlara uzaktan sağlık rehberliği sunmayı vaat ediyor. Yüzyıllardır kadınlar için doğal kabul edilen bu süreç, bugün ürünlerle düzeltilmesi gereken bir sorun gibi sunuluyor.
GERİLEME DEĞİL, DÖNÜŞMEK
Ancak birçok bilim insanı, bu ürünlerin çoğunun bilimsel dayanağı olmadığını söylüyor. Tıp dergisi Lancet, perimenopozun ticarileştirilmesini eleştiriyor (Bkz. 7 Mart 2024 POSTA arka kapağı manşeti). Zira perimenopoz gerileme değil, dönüşüm evresi. Kadını hormonlarına düşman etmek, biyolojik bir dönüşümü zihinsel bir yetersizlik gibi sunmak, kadını onarılması gereken bir varlık gibi göstermek, bence kadınları iş hayatında daha uzun süre tutmak için her zaman üretken olmaya zorlayan toplumsal baskının bir parçası. Kadını kadın yapan hormonlarıdır zaten. Onları baskılayarak değil; onların güdümünde verdiği kararlardır. Kadınların kendi gücünü yeniden keşfettiği bu dönemde dürüst olan yaklaşım, günlük hayatlarını olumsuz etkileyen fiziksel belirtilere yönelik çözümler sunmaktır. Kadınlar bu dönemi, ‘hastalık’ veya ‘kusur’ algısından kurtulup bilgi ve destekle karşılamalı. Başarı, hayatın getirdiği değişime direnmek değil, onunla uyum içinde yaşamayı öğrenmektir. Doğal seçilim de budur.
ŞAPKA DÜŞTÜ KEL GÖRÜNDÜ
Beyonce ile ilgili en net anılarımdan biri, 2009’da MTV VMA’de ödülünü Taylor Swift’e kaptırınca Kanye West’in sahneye çıkması ve “Bu ödül Beyonce’nin hakkıydı” demesiydi. Sonra Beyonce bu olay kendisinden tamamen bağımsızmış, Kanye’nin kendi deliliğiymiş gibi kendisi o gece ödül kazanınca Taylor’ı sahneye davet etmiş ve konuşmasını tamamlamasını sağlamıştı. Taylor Swift, müziğini bilmediğim ve bu kadar hayranlığın matematiğini çözemediğim bir şarkıcı. Endüstride ciddi bir destek aldığı da kesin. Ama bu yıl dijital dinleme listelerini domine etmesi ve Beyonce’nin ilk 10’a bile girememesi dikkat çekiciydi. Konu, lobi gerektiren listelerde, ödüllerde birincilik olunca Beyonce bayrağı kaptırmıyor. Hep liste başı oluyor.
MAFYA DEVRİ BİTTİ Mİ?
Hatta Beyonce, geçen ay Billboard tarafından 21. yüzyılın en iyi şarkıcısı da seçildi. Pop kraliçesi Beyonce, bu yıl country müzik (Amerikan halk müziği) denemesi yaptı ve güya rekorlar kırdı. Ama dinleme listelerinde esamesi okunmadı (Bu arada country müzik, Taylor’ın kariyerinin başında hakim olduğu türdü). Kocası Jay Z’nin mafyatik bir şekilde domine ettiği endüstride ciddi bir korku imparatorluğu kurmuşlardı. Onlara yalakalık yapmayan hiçbir şarkıcı barınamıyordu. Adele, Britney Spears gibi starlar bile ödül konuşmalarında ‘alakasız’ bir şekilde Beyonce’ye teşekkür ediyordu. Jay Z’nin eski kankasının cinsel saldırı suçlarından hapse girmesi ve kendisi hakkındaki cinsel taciz iddiaları sonrası bu çiftin dokunulmazlık duvarları yıkıldı. Bakalım hangi gerçekler açığa çıkacak?
Ne neden trend?
Kemik çerçeveli optik gözlük, dar dekolteli gömlek, kalem eteklerle birden ofis şıklığı modasıyla kuşatıldık. Bu trend, Hollywood’da bu ara kurumsal hayatın işlendiği, ofis dünyasının göründüğü gibi soğuk olmadığı, bu hayatın içinde İK kurallarını ihlal edecek boyutta yaşanan tutkulu yakınlaşmaların konu edildiği ‘Babygirl’, ‘Industry’ gibi yapımların getirdiği veya yol açtığı bir trend.
Toprak tonları 2025’in ana teması ilan edildi malum. Mocha mousse rengi, bizde huzur, köklenme çağrışımı yapması nedeniyle yılın rengi seçildi. İşte bu ton, sadece giyim, kuşamda bize ruhsal destek olmasıyla değil aynı zamanda kendi topraklarına dönen göçmenlerin artışıyla da ilgili. Her yanımız subliminal unsurlarla çevrili...