Bu başlık, yazılarını okuyarak büyüdüğüm Perihan Mağden’in Radikal’de yıllar önce kaleme aldığı ve beynimde kira vermeden yaşayan makalesinin başlığı. Dünyanın gördüğü en büyük sapıklardan olan Josef Fritzl davasını daha önce hiç fark etmediğim bir açıdan anlattığı bir yazıydı...
Davayı hatırlatmak gerekirse; Avusturya’nın taşrasında yaşayan Josef’in evinin altını mahzene çevirip burada esir tuttuğu öz kızına 24 yıl boyunca tecavüz ettiği ve yedi çocuk doğurttuğu korkunç bir hikayeydi.
Patlak verdiğinde ben küçüktüm. Ama konunun mide bulandırıcılığını çok iyi hatırlıyorum. Josef’in öz kızı Elisabeth, anne ve babasının yaşadığı evin altında 24 yıl gün yüzü görmeden yaşamıştı.
Anne Rosemarie, olaydan hiçbir zaman haberi olmadığını söylemişti! Her nasılsa, Elisabeth’in çocuklarından üçü, yukarıdaki aile evinde büyütülmüştü. Josef, bu çocukları ‘kimsesiz’ diye eve getirmişti! Anne Rosemarie, 18 yaşından sonra bir daha görmediğini söylediği kızı Elisabeth’in bir tarikata karıştığını sandığını söylemişti. Oysa Elisabeth’e babasının tacizleri 11 yaşında başlamıştı. Dahası Josef, vaktinin ciddi bir kısmını evin altındaki mahzende geçiriyordu.
TAŞRA GERÇEKLERİ
Eski kiracıları, gece geç saatlerde el arabasıyla mahzene indirdiği büyük miktardaki erzağı karısının fark etmediğine inanmadıklarını söylemişti. Elisabeth’in kayıp olduğu yıllarda eve posta yoluyla sipariş gelen giysi paketlerinden de anne Rosemarie’nin şüphelenmemiş olması çok tuhaftı. Güya Josef mahzene şirketlere sattığı makinelerin teknik çizimlerini tamamlamak için iniyordu. Elisabeth, Josef’in doktora götürdüğü oğluyla ilgilenen hastane görevlililerinin dikkati sayesinde kurtarıldı. 42 yaşındaydı. Bu olayla ilgili Perihan Mağden, bunun Josef ve Rosemarie arasındaki bir ‘sapık evlilik antlaşması’ olduğunu yazmıştı. O andan sonra aile içi yaşanan istismar olaylarında ‘sadece’ erkeğin canavarlaştırıldığı tablolara daha dikkatli yaklaşmaya başladım. Çünkü bir kadının, bir annenin, evinde 24 YIL BOYUNCA olup bitenlerden hele de böylesi büyük olaylardan haberinin olmaması imkansızdı. Bunu en çok da kadınlar anlayacaktır. Bizler, hassas, duyarlı varlıklarız. Görmediğimiz şeyleri hissedebiliriz. Tuhaflıkları algılama kapasitemiz, insan ürettiğimiz için daha yüksektir. Bu hikayeyi bir analoji yapmak için tekrar hatırlatmak istedim: Narin Güran... Diyarbakır’da 8 yaşında kaybolan ve canına kıyılan minik yavru... Akıbetinden annesi Yüksel Güran ve köylülerin habersiz olduğunu söylediği o çocuk... Yüksel Güran ve Rosemarie Fritzl. Tüm kasabanın tuhaflığını fark ettiği Fritzl Ailesi ile suçları karşısında tüm köyün sustuğu Güran Ailesi...
YABANCI YEMEKLERİ NEDEN SEVMİYORUZ?
Gazeteci Murtaza Hussain, Türklerle ilgili şahane bir tespitte bulundu. “Türkiye’de insanlar pek fazla yabancı yemek yemiyor. Kendi yemeklerinden çok memnunlar. Tanıdığım biri, İstanbul’da Meksika restoranı açma girişiminde bulundu ama işi yürümedi. Çünkü insanlar burrito’nun (Meksika dürümü) kebabın yanlış bir yorumu olduğunu düşündü. Oysa Amerika’da küçük kasabalarda bile bunun tam tersi olur. Küçük yerlerde bile suşi restoranları (Uzakdoğu mutfağı) bulunur. Birçok kişi de buralarda yemek yemeyi, günlük menülerinde uluslararası mutfaktan beslenmeyi normal bulur” diyor. O kadar doğru ki. Bence bu durum bizim daha zengin bir mutfağımız olmasıyla ilgili. O kadar güzel ve kadim lezzet sentezlerimiz var ki damaktadında çıtamızın yüksek olması, hak edilmiş bir kibir. Mutfaklarını hamburgerle tanımlayan Amerika’nın hiç Hünkar Beğendi’si olmamış ki ne bilsin... İyi ki giyim, müzik, mimaride olduğu gibi mutfakta da Batı’yı şuursuzca örnek almamışız da lezzetlerimizi dejenere olmaktan koruyabiliyoruz.
SİHİRLİ GENÇLİK İKSİRİ BULUNDU!
Christina Aguilera, Lindsay Lohan, Paris Hilton... 40’larında yeniden 20’lerine döndüler. Birdenbire ama yani bir yıl içinde! Aguilera zayıflama iğneleri kullandı, zayıfladı. Ama yüzünü nasıl değiştirdi? Lohan yıllarca madde bağımlılığından göçen ifadesini nasıl toparladı? Hilton hiçbir zaman o kadar yaş alma etkisinde olmadı ama o da gün geçtikçe geriye gidiyor. Adriana Lima da bu hafta müthiş bir geri dönüş yaptı. Muhtemelen Hollywood’da yeni nesil tedavi uygulayan yeni bir doktor var. Resmen sihirli iksir onun elinde. O doktorun peşindeyim. Şimdilik geriye dönük yaşlanma tedavisiyle ilgili bildiğim en etkili yöntem, sirtuin genlerinin aktif hale getirildiği protokoller. Bunlar DNA kırıklarını onaran enzimler. Sirtuinleri aktive etmek DNA onarımını iyileştiriyor, hafızayı, egzersiz dayanıklılığını arttırıyor. Ne yediklerinden bağımsız olarak farelerin zayıf kalmasına yardımcı olduğu biliniyor. Yazın bir kenara, sirtuin tedavisini bolca duyacaksınız.