Tüm ünlülerin hep bir ağızdan ‘zihin sağlığı’ diye konuşmaya başlaması sizce tesadüf mü? Bu konuda en büyük çıkışı Prens Harry ve Düşes Meghan çifti yaptı. Önce en ünlü televizyoncu Oprah Winfrey’ye röportaj verdiler, zihin sağlığı üzerine konuştular, travmalarını anlattılar, kurdukları vakıfla zihin sağlığı derneklerini destekleyeceklerini açıkladılar. Sonra Harry zihin sağlığı üzerine çalışan bir şirkette yönetici pozisyonlardan birini aldı. Bella Hadid “Hayat doğrusal düzlemde gitmiyor, ben de mücadele ediyorum” deyip her gün ağladığını söyledi.
31 YILDIR BEKLENEN OLDU
Şarkıcı Selena Gomez, zihin sağlığı üzerine medya şirketi kuruyor. Bu liste böyle uzayıp gidiyor… Malum, salgın sonrası dünyada zihin sağlığı kıymetlendi. Bir mesele, neoliberal sistemin aktörleri olan Hollywood ünlülerinin diline düşünce, ticari bir koku da geliyor haliyle… İyi bir ruh sağlığının sihirli formülü yok, reçetesi yok. İnsan ruhu, belli egzersizlerle, diyetlerle yıllardır aynı şekle büründürmeye çalıştıkları bedenler gibi tek bir kalıba sığdırılamaz. Dünya Sağlık Örgütü, 1990’da yayınladığı raporda depresyonun 2020’de en yaygın görülen ikinci hastalık olacağını öngörmüştü. 2030’da en yaygın görülen hastalık olacağı varsayılıyor. Bu raporlar ile bugünkü ticari atılımların denk gelmesi insanı düşündürüyor.
BİT PAZARINA NUR YAĞMIYOR AMA ESKİYE RAĞBET VAR
Moda kendini hep tekrar eder. Kalıplar, renkler belli aralıklarla ufak oynamalarla yeniden trend olur. Ama her seferinde ‘yeni’ bir şey gibi satılır. İşte artık o ‘yeni’ hevesi demode oldu. Hatta stil sahibi olmanın yeni ölçüsü, eski moda kıyafetler. Bunu ben demiyorum. Moda ikonu Leandra Medine Cohen diyor. “Artık havalı görünmenin yolu, eski kıyafetler. Hatta bunlar yeni statü sembolü. Sezonun en moda parçalarını giymek yerine az ve öz parça ile ‘kapsül dolaplar’ oluşturmak revaçta. Bakınca hangi markanın olduğu anlaşılamayan kıyafetler yeni lüks oldu” diyor. Nereden aldığını sorduklarında artık satışta olmayan bir şeyi giymek daha erişilmez bir duygu uyandırıyor. Her şeye internetten bir tık’la ulaşabilmek, erişilmezlik duygusunu değerli hale getirdi çünkü. Buna ‘eski para estetiği’ de deniyor. Yani bugünün parasıyla satın alınamayan arzu nesneleri kastediliyor.
KİŞİSELLEŞTİRİLMİŞ MÜZİK ALBÜMLERİN SONU OLDU
Şarkıcı Adele’in altı yıl sonra çıkardığı ‘30’ isimli albümü sonunda yayınlandı. Boşanma sürecini anlattığı bir albüm yaptı. Albüm, dijital yayın platformu Spotify’da bir istisna ile çıktı. Adele, “Albümün bir hikayesi var, şarkıların sırasıyla dinlenmesini istiyorum” dediği için platformdaki ‘karışık çal’ seçeneği otomatik olmaktan çıktı. Bu ne demek? Dijital platformlar, yapay zeka algoritmasıyla çalışıyor. Dinleme listeleri, kullanıcının zevkine, şarkının popülaritasine göre kişiselleştiriliyor, albümler de otomatik olarak karışık çalınabiliyor. Bu listelerden de müzik profesyonelleri değil, algoritmadan anlayan editörler sorumlu. Ama ‘eski usul’ şarkıcılar bu sistemden rahatsız. Çünkü bu durum konsept albümleri yok etti. Şarkıcılar albüm yerine ‘single’ çıkarır oldu. Adele de bu yüzden yeni albümden bir şarkısını fragman tadında önden çıkardı. Amacı albüm teması için merak yaratmaktı ve satış rakamlarına bakılırsa başardı. Müzikte çok sesliliği getirme, belli plak şirketlerinin elindeki tekelleşmeye son verme vaadiyle başlayan dijitalleşme, bugün artık albüm yapmayı manasız kılıyor… Yapabilenler de ancak adı markalaşmış olanlar...
Adele “Herkes TikTok için müzik yapıyor. Ben yapmasam bizim nesil için kim müzik yapacak?” dedi.