Bu cuma sabahı İstanbul Sinema Müzesi’nde açılan Stanley Kubrick sergisinde buluştuk. Evet! Londra, Paris, New York, Madrid, Berlin, Seul gibi kentlerde düzenlenen o serginin yeni durağı İstanbul oldu. Kültür ve Turizm Bakanı Nuri Ersoy’un ‘Kültür Yolu Festivali’ projesi kapsamında açılan sergi, aslında İstanbul’u sinema dahil dünyanın sanat merkezi haline getirme operasyonunun imza işi. Sergi açılışında Kubrick’in kızı Katharina Kubrick, yapımcı ve yönetmen Jan Harlan ve Nulook Yönetim Kurulu Başkanı Muzaffer Yıldırım vardı. NuLook Film Yapımcılık İşletmesi olan İstanbul Sinema Müzesi ve Atlas 1948 Genel Müdürü Ceyhun Tuzcu’dan serginin hikayesini öğrendim.
1.5 YILLIK SÜREÇ
Aslında serginin yeni durağı Tokyo olacakken Tuzcu’nun Kubrick ailesine ulaşmasıyla rota değişiyor. Bu, aslında 1.5 yıl süren bir ikna ve hazırlık sürecinin ürünü olan bir sergi. Kubrick ailesi, serginin İstanbul’da da açılmasına sıcak bakıyor ancak öncelikleri değil. Her şey Nulook yönetiminin aileyi İstanbul’a davet etmesiyle değişiyor. Tuzcu, aileyi Bebek Hotel’de ağırlıyor. İstanbul’u bizzat kendisi rehberlik ederek gezdiriyor.
Ailenin fikri bu gezi sonrasında değişiyor. Serginin adresi İstanbul oluyor. Tuzcu, “Biz İstanbul Sinema Müzesi’ni dünyanın sanat merkezlerinden biri yapmak istiyoruz. Bu sergi, bu yoldaki ses getiren işimiz oldu. Sinema tarihinin en önemli sergilerinden birini İstanbul’un dinamik ve heyecanlı ruhuyla buluşturduk. Dünyanın en iyi ilk üç sinema müzesinden biri olarak bu ev sahipliği ile İstanbul’da yeni bir dönem başlatıyoruz” dedi.
İYİ NİYETLER BULUŞMASI
Kültür Yolu Festivali, bu yıl İstanbul, Ankara, Diyarbakır, Çanakkale ve Konya’da gerçekleşip gelecek yıl 10 şehirde düzenlenecek.
Bakan Ersoy toplantıda “Müze, hak ettiği değerde bir sergi ile buluşuyor” dedi. Muzaffer Yıldırım’ın ifadesiyle ‘Bu sergi sahip olduğu arşiv ve içerikle film sektörünün en kapsamlı yönetmen sergisi’! Ülkesini seven, kültür tarihini zenginleştirmek isteyenlerin güç birliğinden böyle muazzam sonuçlar çıkıyor. Bakan Ersoy’un maaşını bağışladığı gibi gerektiği durumlarda da devlet kaynaklarını kullanmak yerine, nadiren kullanmak zorunda kaldığında dahi özel uçak masraflarını üstlenmesiyle gösterdiği iyi niyet, yaptığı işlere de işte böyle yansıyor. 5 ay boyunca açık kalacak sergiyi görmenizi ısrarla tavsiye ediyorum.
OXFORD GEVREK İLE TANIŞTI
Oxford Üniversitesi Yayınları, logosunu yeniledi. Yeni logosu Türk simidine benzetildi. Bu benzetmeyi yapan Arkeolog Emma Baysal’ın Twitter paylaşımı altında İzmirlilerin belirmesi çok gecikmedi. “Simit değil gevrek” diyen İzmirliler ile “Simide simit denir”ciler kapıştı. Çekirdek, yani İzmirce ‘çiğdem’ çitleyerek okumaya değer esprili atışmalar yaşandı. Astrofizikçi Tuğça Şener, “Oxford’da bir Ankaralı olmalı.
Yoksa bu yeni logonun başka bir açıklaması olamaz! Ben de Türkiye’den uzaktayken hiçbir şeyi simit kadar özlemiyorum ama bu kadarı benim için bile fazla” diyerek simidin memleketi Ankara’yı topa soktu. Dünyada ucu bize dokunan her konuyla öznesi kendimiz olana kadar kafa bulmak gibi bir genetik özelliğimiz olabilir mi?