Kadınların erkeklere göre daha çok yanlış tıbbi teşhis alma riski olması tesadüf mü sizce? ABD ve İsrail’de bir araştırma yapılmış. 21 binden fazla hastanın taburcu notları analiz edilmiş.
Kadın hastalara ağrı kesici ilaçların reçete edilme olasılığı yüzde 20 daha düşük çıkmış. Ayrıca kadınların semptomlarının göz ardı edilme riski de daha yüksek çıkmış! Kadınlar ağrıdan şikayet ettiklerinde abartılı ya da histerik bulunurken erkekler ise daha metanetli bulunuyor. Buna ‘gender pain gap’ (cinsiyete bağlı ağrı uçurumu) deniyor. Biz kadınların; insan üreten, her ay kanayan cinsiyet olarak elbette ağrı eşiği daha yüksek. Hatta geçen aylarda kadınların regl ağrısının erkeklere stimulasyonla uygulandığı deneyler yapılmıştı. Erkekler, bizlerin günlük hayatımıza yansıtmadan yaşadığımız o ağrı sonrası çığlıklar içinde kalmıştı. Yani demek istiyorum ki bir kadın ağrısı olduğunu söylüyorsa, acı çektiğini söylüyorsa, bir erkeğin katlanamayacağı eşiği çoktan geçmiştir. Kadınların doğası gereği daha çok ilgi ihtiyacı duyması, daha ‘nazlı’ olması, fiziksel acılarının daha az olduğu anlamına gelmiyor. Bir tanıdığım, bu ağrı ayrımcılığını çok acı bir şekilde tecrübe etti...
DÖNÜŞÜ OLMAYAN HATA
Sorumluluğunu bilen bir hasta olarak tüm testlerini düzenli yaptırdığı halde geçen yıl 5 cm’den büyük bir tümörü olduğu ortaya çıktı. Onkoloji doktorlarının hepsi bunun atlanmayacak kadar büyük bir tümör olduğunu söyledi. “Senin bir ihmalin yok. Biz sana tıbben yetersiz kalmışız” denildi. Oysa kanser tanısı almadan çok kısa süre önce tanımsız bir ağrısı olduğunu söylediği doktoru da tahlillerinin temiz olduğunu, basit bir enfeksiyonu olabileceğini söyleyerek ileri bir tetkike gerek görmemişti... İkinci evrenin sonuna kadar ilerleyen kanseri yüzünden biri majör altı cerrahi işlem geçirdi, radyo-kemoterapi aldı. Evre atladığı için geometrik hızda ilerleyen kanseri nedeniyle tedavisi başlayana kadar tümörü 7 cm’e erişmişti. Bu örnek size ekstrem geldiyse, lütfen sosyal medyada kadınların paylaştığı diğer hikayeleri okuyun. ‘Geçmeyen mantar şikayetiyle jinekoloğa giden’ kadının yaşadıklarının dışında benzer mağduriyetleri olan kadınları bir okuyun...
Keanu Reeves
KİMSENİN NEFRET ETMEDİĞİ TEK DÜNYA ÜNLÜSÜ
Böyle bir soruya en çok verilen yanıt Kanadalı aktör Keanu Reeves oldu. Gerçekten bir ‘hater’ı, yani nefret edeni olduğu hiç duyulmadı. Yeteneksiz bulan var, beğenmeyen var, ama nefret kadar güçlü bir duygu besleyeni yok. Bunun üzerine tartışma başladı. ‘Bir kişinin nefret edeni olmaması, kurgusal bir karakteri olduğu anlamına mı gelir?’ diye. Çok iyi tartışma. Her ne kadar Neo ve John Wick karakterleriyle beynimizde kira vermeden yaşasa da oyunculuğu berbat. Ama insanlığı muhteşem biri. Gerçek bir hayırsever, çocuk kanseri tedavilerinin büyük bir bağışçısı, göçmen dostu, tutkulu bir aşk adamı, sıradan bir vatandaş olma özelliğini korumasıyla kitlelerin sevgilisi oluyor. Kendini ifade ederken her zaman özgünlüğünü koruyor. O zaman “Hiç nefret edeniniz yoksa, yanlış yapıyorsunuz” öğretisi Keanu Reeves sözkonusu olunca çürüyor mu? Hiç nefret uyandırmamak ayrı, eleştiri veya olumsuz görüş almak ayrı. Türkiye’de böyle bir ünlü var mı acaba? Kimin etrafında birleşirdik bu soru karşısında?
Kate Moss’un kızı Lila Moss.
SKINNY JEAN DÖNÜYOR
Skinny jean, yani şu dapdaracık olan jean’ler. Son birkaç yıldır gözden düşmüştü. Giyenler ‘yaşlı’ ilan ediliyordu. Hatları belli etmeyen, bol jean’ler, boru paçalar modaydı. Ama bu döngü yine kırıldı. Kate Moss’un hiçbir zaman vazgeçmediği skinny jean yeniden yükselişe geçti. Tıpkı ‘babetler’ gibi. Miu Miu moda evinin yeni koleksiyonunda, trend belirleyen model Bella Hadid’in yeni stilinde skinny jean’ler belirdi. Bu ara gözleri alıştırma sürecinin bir parçası olarak kapri formunda yaygınlaşıyor. Nedeni de güzellik algısında ‘heroin chic’ yani çok zayıf silüetlerin öne çıkması. Victoria’s Secret meleklerinin dirilişi de bundan. Beden olumlama hareketi tutmadı. Jessica Simpson’ından Christina Aguilera’sına kadar kilolarıyla barışık davranan ünlüler, zayıflama iğneleriyle birer birer yine model ölçüsüne kavuşmaya başladı. Bu dönüşüm de modada hemen karşılık buldu.