Türkçe’ye torpilli olarak çevirebildiğimiz nepo kuşağından bahsediyorum. Ayrıcalıklı ailelere doğup hiç emek vermeden, herhangi bir özel yetenekleri de olmadan ünlenip servetlerine servet katan bir nesil zaten tartışma konusuydu. Oyunculuk, şarkıcılık, modellik dahil çoğu sahne sanatlarında sıfırdan keşfedilen başarılı isimler yerine, onlar revaçta olmaya başladı birdenbire. Paris Hilton, Kardashian ailesi, Hadid kardeşler en ünlüleri. İşte onlar yetmezmiş gibi şimdi bir de nepo ebeveynler kuşağıyla karşı karşıyayız.
Yani torpilli anne babalar. Dünyaca ünlü yıldızların ailelerine, şöhretli bir çocuğun ebeveyni olmak yetmiyor. Kendileri de ünlenmek istiyor. Kimler bunlar? İngiliz şarkıcı Harry Styles’ın annesi Anne Twist (56), İngiliz şarkıcı Dua Lipa’nın babası Dukagjin Lipa (54), Kanadalı şarkıcı Justin Bieber’ın babası Jeremy Bieber (48) ve annesi Pattie Mallette (48), ABD’li şarkıcı Lana del Rey’in babası Robert (Rob) Grant (70)... Liste daha da uzayabilir. Bizden örnekler olarak aklıma Aleyna Tilki’nin annesiyle ve Serenay Sarıkaya’nın annesi geldi sadece.
ÇOCUĞUYLA YARIŞMAK
Harry Styles’ın annesi çocuk kitabı yazarı oldu. Dua Lipa’nın babası, kızının menajeri, Justin Bieber’ın annesi yazar, babası da sosyal medya ünlüsü, Lana Del Rey’in babası müzisyen oldular... Hepsi daha önce başka meslek kollarındaydı. Nepo çocukların aksine, ilginç bir şekilde bu ünlü yıldızlar kendi imkanlarıyla başarılı olabilenler. Ailelerinin bağlantıları sayesinde değil. Ama sosyal medya ‘belası’ ailelerine cazibe alanı yaratmaya yetti. Sıradan vatandaşlarken aileleri şöhret basamaklarını çocukları sayesinde zıplayarak çıktı. Artık ailece zenginliklerine zenginlik katmaya devam ediyorlar.
İki yıl önce nepo kuşağını anlattığım yazımda “...nepo çocuklarını izlerken şöhrete ve servete doğmayı bir başarı hikayesine mi dönüştürdüklerini yoksa birer utanç kaynağı mı olduklarını anlamakta zorlanıyor insan.” demiştim. Şimdi tersine ve orantısız bir torpil akışı var. Yazılı olmayan kurallara göre ailelerimizin ulvi görevlerinden biri bizi utandırmaktır. Överek utandırırlar, yererek utandırırlar, sevgilinize şebeklik albümünüzü göstererek utandırırlar... Ve bunlar ‘sevginin’ bir göstergesidir. Şöhret olarak utandırmak da bu yüzyılın kısmetiymiş... Ben bunu başarı olarak okuyamıyorum, çünkü bir ailenin çocuğuyla yarışmaya kalkması bence terapide konuşulması gereken bir konu...
MEDYANIN EPSTEIN ‘AYIBI’
Lafım meclisten dışarı. Hatta tamamen kendim ve kurumum POSTA hariç demek istiyorum. Jeffrey Epstein’ı yakalandığı 2019’dan bu yana en dikkatli takip eden, POSTA oldu. Şu an bizim dışımızdaki anaakımın yeni keşfetmesini üzülerek izliyorum. Neyse... Bu şebekenin gündemde olması er ya da geç iyi bir gelişme. Dünyanın gerçeklere uyanması iyi bir gelişme. Ama Epstein dosyalarını okurken yapılan kritik ve meslek etiğinin dışında kalan hatalar birçok insanın hayatına mal olabilecek kadar ciddi. Örneğin bu hafta sosyal medya haberciliği ile dosyadaki Türklerin isim avına çıkanlar fena halde yanıldı.
Bahsi geçen Türklerden birini 2021’de bu sayfada manşet yapmıştık. Ama bu mağdur kadın ile Prens Andrew’a çalıştığı ve şebekeye yeni kurban sağladığı iddia edilen kadının aynı kişiler olup olmadığını bilmiyoruz. Yine de bu şahısın aynı kadın olduğundan herhangi bir kanıt belirtmeden emin olanlar, Lolita ekspres müşterisi gibi sundu. Öne sürülen kadın çıkıp açıklama yapmak zorunda kaldı. Ben bir ombudsman veya bilirkişi değilim. Yalnız belgesiz, kanıtsız, doğrulamadan, “Şu kişi” diye hedef göstermenin yanlış olduğunu söylemek için uzman olmaya da gerek yok. Bu arada Epstein dosyalarında Bill Gates adının yer almaması üzerine giden tek anaakım medya kuruluşu da biz olduk. Umarım yalnız kalmayız.