Mehmed Nazım Paşa, torunu şair Nazım Hikmet gibi ince yapılı, nazik ve mavi gözlüdür. Şair olan Paşa, aynı zamanda Mevlevi’dir de... Şairliğini dedesinden öğrenen Nazım Hikmet, Mevlevi öğretisi ile büyümüş, hoşgörüyü dedesinden öğrenmiştir. Nazım Hikmet, dedesinden yalnızca şairliği ve hoşgörüyü kazanmadı; haksızlığa boyun eğmemeyi de öğrendi. Haksızlığa boyun eğmeyen Mehmed Nazım Paşa’nın yeri, bu özelliğinden dolayı sık sık değiştiriliyordu. Nazım Hikmet, küçüklüğünde dedesinin himayesinde yaşarken dinlediği bir olayı, daha sonra yakın dostu Rus gazeteci Radi Fiş’e anlatır, o da “Nazım’ın Çilesi” adlı kitapta bu olayı kaleme alır. Nazım Hikmet’in aktardığı olay şu şekilde gerçekleşir: 1900’lü yılların başıdır… Osmanlı’nın en zayıf olduğu dönemdir. Mehmed Nazım Paşa, Mersin Mutasarrıfı’dır. Mutasarrıfın rütbesi kaymakamdan büyük, validen küçüktür. Bu yönetim şekli Cumhuriyet’ten sonra kaldırıldı. Paşa, 12 yaşındaki bir çocuk için tüm baskılara ve tehditlere rağmen gözünü kırpmadan İngiliz lordunu asar ve şehrin bombalanması tehditlerine karşı, kararının arkasında durur. Çukurova’da pamuk, narenciye gibi Avrupa ve ABD için cazip ürünler üretiliyordu. Bir liman kenti olan Mersin, Çukurova’nın ihracat ve ticaret merkezi haline gelmiştir. Şehirde o tarihte 12 konsolosluk ile çok sayıda yabancı acente ve temsilcilik vardır. Birçok yabancı iş insanı Mersin’de yaşıyor ve ticaret yapıyordu. Yoksul ailelerin çocukları ise hamallık yaparak, yoğurt pazarından veya limandan alışveriş yapanların yüklerini taşıyarak para kazanmaya çalışıyor ve ailelerine katkıda bulunmaya çalışıyordu. 12 yaşındaki Mehmet de bunlardan biridir... Mersin’de yaşayan İngiliz Lord Thompson, birgün yurt dışından gelen eşyalarını taşıtmak için Mehmet’i çağırır. Mehmet, eşyalar çok ağır olduğu için ilk anda kaldıramaz, fakat çevresindekilerin yardımıyla yük sırtına yüklenir ve Lord Thompson’un malikhanesinin taş avlusuna taşır. İş bitince Mehmet parasını ister, fakat lord parayı ödemez. Mehmet ısrar edince de elindeki topuzlu bastonu şiddetle Mehmet’in kafasına indirir ve Mehmet, beyin kanamasından oracıkta ölür. O sırada Mersin’in başında yönetici olarak mutasarrıf Mehmed Nazım Paşa bulunmaktadır. Mehmed Nazım Paşa, olayı duyunca derhal Lord Thompson’u makamına çağırır. Lord suçunu inkar etmez, tam tersine ukalaca yanıtlar verir. Osmanlı kanunlarına göre cezası ölümdür fakat Lord Thompson İngiliz olmasına güvenir ve kapitülasyonlar uyarınca kendisine yargılama yapılamayacağını söyler. Mehmed Nazım Paşa, lordu derhal tutuklatıp mahkemeye sevk eder. Olay İngiliz Konsolosluğu aracılığıyla, Mersin açıklarında bekleyen İngiliz savaş gemisine ve İstanbul’a kadar akseder. İngiliz savaş gemisinin komutanı, lord serbest bırakılmazsa Mersin’i bombalayacağını söyler. Mehmed Nazım Paşa bunun üzerine şehirdeki yabancıların Mersin dışına çıkışını yasaklar ve şehrin dışına çıkmaya kalkışanı tutuklama talimatı verir. Lord hızlıca mahkemeye çıkarılır ve idam kararı verilir. Bugünkü Yoğurt Pazarı meydanında darağacı kurulur ve lord asılır. Ayrıca savaş gemisinin şehri bombalaması halinde tüm İngilizlerin asılacağı duyurulur, şehir bombalanmaktan kurtulur. Konu II. Abdülhamid’e intikal eder ancak çok geçtir, lord asılmıştır. Mehmed Nazım Paşa, zaten birkaç yıl öncesinde de Avusturya başkonsolosunu Mersin’den kovmuştur. İngilizler tarafından Abdülhamid’e çok büyük baskı olur. Ancak Abdülhamid, Mehmed Nazım Paşa’ya ceza vermeye yanaşmaz. Mehmed Nazım Paşa’yı Mersin mutasarrıflığından alır ve Kayseri mutasarrıflığına atar…
29 Mayıs 2024, Çarşamba 07:00
Haberin Devamı