İnsanoğlu, tarih boyunca “Ölümden sonra yaşam var mı?” sorusuna yanıt aradı. Günümüzde hâlâ bu konu hakkındaki araştırmalar devam ediyor. Gerçekten öldüğümüzde, kalbimiz durduğunda ve beynimizdeki tüm elektriksel faaliyetler sona erdiğinde neler oluyor?
Bu hepimizin dönem dönem düşündüğü bir sorudur. Bu soruya yanıt bulmak doğası gereği oldukça zordur. Ancak ‘gidenlerin geri geldiği’ vakalar, kısmen de olsa bu soruya yanıt bulmamızı sağlıyor. ‘Ölüm Eşiği Deneyimi’ (ÖED) olarak adlandırılan bu deneyim, ölümden sonraki hayata dair bazı ipuçları veriyor.
Peki, ‘Ölüm Eşiği Deneyimi’ ne anlama geliyor? Bunu ‘hayatın bir anda ölüme, ölümün de hayata döndüğü ince sınır’ şeklinde açıklayabiliriz. ‘Ölüm Eşiği Deneyimi’ne ilişkin araştırmalar yüzyıllar öncesine dayanıyor. Günümüzde de bu konudaki çalışmalar yoğun bir şekilde devam ediyor. Geçtiğimiz yıllarda yapılan bir çalışmada 289 kişinin ölüme yakın deneyimleri incelendi. Bu deneyimlerden 106’sının ‘gerçek’ olduğu kabul edildi. Ölüme yakın deneyim esnasında en sık bildirilen semptomlar arasında anormal zaman algısı, olağanüstü düşünce hızı, olağanüstü canlı duyular ve bedenden ayrı kalma hissi ön plana çıkıyor.
‘Ölüm Eşiği Deneyimi’ kavramı ilk kez 1975 yılında Psikiyatrist Raymond Moody tarafından tanımlandı. Bu kavram, klinik olarak ölen bir kişinin hayata geri dönmeden önce yaşadığı ‘mistik’ deneyimleri tanımlıyor. Dr. Moody’e göre bu fenomen kalp krizi, boğulma, trafik kazası gibi ani gelişen ve hayatı tehdit eden durumlar sırasında tetikleniyor.
Dr. Moody, ‘Ölüm Eşiği Deneyimi’nin dokuz belirgin özelliği olduğunu söylüyor: Ani bir huzur ve rahatlama, öbür dünyadan gelen rahatlatıcı bir ses, bilincin ya da ruhun kişinin vücudu üzerinde yükselmesi, ruhun dünyayı terk ederek ışık tüneline yükselmesi, çiçeklerin renk cümbüşü oluşturduğu cennet gibi bir yere ulaşmak, kişinin ailesindeki ölmüş bireylerle buluşması, hayatın film şeridi gibi gözünün önünden geçmesi, kişiye ölme zamanının gelmediğinin söylenmesi ve fiziksel bedene geri dönüş vb. Araştırmacılar, beyin dalgalarındaki değişimleri izleyerek, ölmekte olan insanların ileri sürdüğü deneyimlerin; ışık tüneline yükselme, hayatın film şeridi gibi gözlerinin önünden geçmesi, bedeni dışarıdan izleme vb. gerçekliğini sorgulamaya çalıştı. Komada olan insanların beyin aktivitelerini izleyen araştırmalar, ‘Ölüm Eşiği Deneyimi’ hakkında bazı fikirler edinmemizi sağlıyor.
Yakın zamanda yayınlanan bir çalışmada araştırmacılar, ölmek üzere olan dört hastadan ikisinin kalpleri durduktan sonra beyin aktivitelerinde bilince benzer bir artış yaşandığını bildiriyor. 2022 yılında da ayrı bir doktor grubu, 87 yaşındaki bir hastanın, kalbinin durmasından sonraki 30 saniye içinde beyin aktivitelerinde bir artış olduğunu söylüyor. Bu konuda yapılan başka bir araştırmada, ölüm anındaki dört hastanın beyin aktiviteleri Elektroensefalografi (EEG) ile izlendi.
Bu hastaların hepsi komadaydı ve tıbbi olarak artık yapılabilecek bir şey yoktu. İki hastanın beyin aktivitesi ölçümlerinde, yaşam destek ünitesinden çıkarıldıktan sonra güçlü ve birkaç dakika süren dalgalanmalar olduğunu görüldü. Araştırmacılar, bu kişilerde insanların rüya gördüklerinde beynin aktif olan bölgesine benzer sinyaller gördü. Beynin bu kısmının aktive olması, ölen kişinin bir şeyler gördüğü, bir şeyler duyduğu ve bir şeyler hissedebildiği anlamına geliyor.