Atatürk, Hatay’ın anavatana katılma sürecinde müthiş bir mücadele örneği sergiledi. Sorunun en karışık olduğu sıralarda, kendisine hastalığı dolayısıyla doktorların kesin dinlenme öğütledikleri bir dönemde bile gücü yettiğince Hatay meselesine eğildi ve hükümeti daha etkili tedbirler almaya zorladı.
Hatay’ın anavatana katılmasında Atatürk’ün rolü gerçekten çok büyüktür. Atatürk, İsmet İnönü ve Celal Bayar’ın Hatay sorunu ile yeterince ilgilenmedikleri gerekçesiyle, kendi düşüncelerini kamuoyuna iletmek için bir hafta süreyle Kurun gazetesinde Asım Us’un ismini ve köşesini kullandı. Asım Us, aslında Atatürk’ün takma adı değil, gerçekte var olan birisi. Kurun gazetesinin başyazarı ve sahibi, aynı zamanda eski bir milletvekili. Asım Us, Beşiktaş Askerî Rüştiyesi, Vefa İdadisi ve Mülkiye Mektebi mezunudur.
Ziraat Bankası’nda piyango kâtipliği, İzmir’de maiyet memurluğu yaptı. Daha sonra Tanin gazetesinde çalışmaya başladı. Bir süre İstanbul Öğretmen Okulu ve Galatasaray Lisesi’nde öğretmenlik ve Maliye Bakanlığı’nda memurluk yaptıktan sonra, resmî görevinden ayrılarak Vakit gazetesini çıkardı. Cumhuriyet’ten sonra Artvin ve Çoruh’tan milletvekili seçildi. Vakit gazetesi, 22 Kasım 1934 tarihinden itibaren “Kurun” adı ile yayımlanmaya başladı. Asım Us, anılarında gazetenin isminin değiştirilmesi hususunda Atatürk’ün “Vakit kelimesi Arapçadır, bunun Türkçesi Kurun’dur” dediğini ve bundan dolayı gazetenin adını “Kurun”a çevirdiklerini anlatır. Hayatının son günlerini Hatay meselesine adayan Atatürk’ün, bu dönemde basın aracılığıyla halka, hükümete ve dünyaya verdiği mesajlar son derece önemlidir.
Atatürk, 1 Kasım 1936 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi açılış konuşmasında: “Bu sırada, milletimizi gece gündüz meşgul eden başlıca büyük bir mesele, hakiki sahibi öz Türk olan, İskenderun- Antakya ve çevresinin mukadderatıdır. Bunun üzerinde ciddiyet ve kesinlikle durmaya mecburuz” demiştir. Atatürk, gazete yazılarında özetle şu ifadeleri dile getirir:
“Acaba Fransız devlet adamlarının bu işi böyle çıkmaza sokmaktan maksatları ne olabilir? Biz artık Fransız devlet adamlarına hitap etmeye gerek görmüyoruz. Bundan sonra Fransızların kendi menfaatleri namına dostları ve müttefikleri olan devletlerin, gerçeği yakından görerek durumun gereğine göre hareket etmelerini istiyoruz!”
Atatürk, 22 Ocak 1937 günü Kurun gazetesinde “Fransa’nın dostlarına sesleniyoruz! Türk halk oyu artık Fransız devlet yöneticilerini Hatay meselesinde muhatap olmak kabiliyetinden uzak görüyor. Fransa’nın başına her nasılsa baş diye üşüşmüş bu efendiler, Türk enerjisini takdirden uzak adamlardır” diye yazarken, 25 Ocak 1937 günü “Hükümete sesleniyoruz! ‘On beş gün bekleyin’ dediniz, bekledik; on altıncı gündeyiz. Durum nedir; ne oluyor, ne olacak? Türk ulusunu yeniden aydınlatınız”, 26 Ocak 1937 günü ise “Ne demek? Türkiye aldatılamaz! Fransızlar bizi aldatabileceklerini sanırlarsa, bir defa daha gülünç ve acınacak duruma düşerler” şeklinde ifadeler kullanmıştır. Görüldüğü üzere Atatürk, yazdığı yazılar ile aslında hem yapılması gerekenler hususunda hükümeti uyarıyor ve yol gösteriyor hem de gözdağı vererek Fransızları gerekenleri yapmaları konusunda göreve çağırıyordu.