Osmanlı tarihi açısından Avrupa seferlerinin en parlak ve zaferlerle dolu devri, 16. yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman döneminde yaşandı. Osmanlı İmparatorluğu 16. yüzyılda zamanın en güçlüsüydü. Sınırlar genişledikçe bu gücün önünde durabilecek herhangi bir güç kalmadı.
Bu güçten rahatsız olan Avusturya Arşidükü Ferdinand, Macaristan’ın Osmanlı hakimiyetine girmesini istemiyordu. Ferdinand, ağabeyi Şarlken’in de desteğiyle Budin’e girdi. Bu kalkışma, bölgedeki güçler dengesinin Osmanlı İmparatorluğu aleyhine bozulmasına yol açacaktı.
Karşı sefere çıkan Kanuni, Budin’i geri aldı. Savaşmayı göze alamayan Ferdinand ve Şarlken, Avusturya’nın başkenti Viyana’ya kaçtı. Kanuni kaçakların peşini bırakmadı, yönünü Viyana çevirdi... Osmanlı, Avrupa’nın kalbi sayılan Viyana’yı iki kez kuşattı. Bu iki kuşatmadan da netice alınamadı.
İlk Viyana kuşatması 1529 tarihinde Kanuni tarafından gerçekleştirildi. Olumsuz hava koşulları, büyük topların getirilmemesi ve mühimmatın gecikmesi kuşatmayı zora soktu. Kanuni, Viyana’yı almaktan çok, aslında Avrupa’ya gözdağı vermek istiyordu.
On yedi gün boyunca şehrin surları dövülerek iyice tahrip edildi. Ancak küçük toplarla kale surlarında yeterince geniş gedikler açılamadı. Avusturya ordusu açılan gedikleri süratle tamir etti.
Açılan kısmi gediklerden yapılan tüm taaruzlar Avusturya ordusu tarafından geri püskürtüldü. Kuşatma uzuyor, kış aylarının yıkıcı etkisi artıyor ve beklenen mühimmatın gecikmesi, kuşatma şartlarını daha da zorlaştırıyordu. Kanuni, Viyana’ya yüz elli kilometre uzaklıkta bir Alman ordusunun toplandığını duyunca, kuşatmayı kaldırma emri verdi... 17 günlük kuşatma, Avrupa’yı yüzyıllar boyunca korkutmaya yetti.
Viyanalılar bu kuşatmaları hiçbir zaman unutmadı. Şehrin her yanında o devirden kalma hatıralar bulunur. Örneğin ikinci kuşatmanın gerçekleştiği alanda eşeğe ters bindirilmiş Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'yı temsilen bir heykel bulunur. Kuşatmalarla ilgili olumlu veya olumsuz imaj uyandıran pek çok heykel Viyana’da bulunur. Balkan şehirlerinde bile bu kadar Osmanlı izine rastlanmaz.
Viyanalılar, kuşatmaların izlerini şehre yaptıkları figürlerle yaşatır. Bunlardan belki de en ilginci, kuşatma sırasında gösterdiği kahramanlık ile gönülleri fetheden Çerkes Dayı’nın hatırasına yaptırılan heykeldir. Viyana’nın Gâvur Sokağı'ndaki tarihi bir evin köşesinde Çerkez Dayı’nın atın üstünde savaşır vaziyetteki heykeli bulunur.
Çerkes Dayı, bir topun surlarda açtığı gedikten düşman saflarına doğru tek başına ileri atılır, arkasında başka kimse yoktur. Savaşarak şehit olur. Karşı saftan da olsa korkusuzca savaşmayı tercih eden bu kahramanın anısına yıllar sonra bir binanın köşesine küçük bir heykeli dikilir.
Tarihçiler bu olaydan hiç söz etmez ancak Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nin 7. cildinde bu olaya değinir. Çelebi, Süleyman zamanı Çerkes Dayı namında bir şahbazın, cenk etmekte iken, atının ve kendisinin kafirlerin kurşunuyla şehit olduğundan bahseder.
Çelebi, Çerkes Dayı’nın ve atının hekimler tarafından mumyalanıp silah ve zırhıyla birlikte atın üzerinde olacak şekilde gömüldüğünü söyler.