Selcen Doğan AğakayEş olmayı devletten öğrenmek

HABERİ PAYLAŞ

Eş olmayı devletten öğrenmek

Haberin Devamı

‘Nasıl ehliyet için kurs şartı varsa evlenmek için de olabilir’ diyor Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin. Mesela bir araba kullanırken bile kursa gidiyorsunuz, sertifika alıyorsunuz, nasıl araba kullanmanız gerektiğiyle ilgili. Ama evlilik birliği dediğiniz, ömür boyu devam ettirilmesi gereken ve toplum açısından çok önemli bir müessese’. İlk bakışta ‘Evlilik kursu mu? Neden olmasın?’ diye düşünürken, ‘ömür boyu devam ettirilmesi gereken bir müessese’ iddiasını okuyunca biraz irkiliyor insan.

İki birey arasındaki ilişkiye ‘devlet eliyle müdahale’ duygusu katıyor bu iddia. Ve tabii ‘toplum için çok önemli bir müessese’ dayatması var bir de işin içinde. Toplumu, bireyin üstünde tutan, bireyin üstüne basan bir dayatma. Burada inceden ‘ne pahasına olursa olsun’ duygusu da var bir tarafta. ‘Evlilik öyle bir kurum ki, toplumun sağlığı ve refahı için çok önemli. Bu yüzden de ömür boyu devam ettirilmesi gerekiyor’ fikri, aile içinde ‘şiddet gören, ezilen’ kadın profilini iyice köşeye sıkıştırıyor aslında.

Alanını daraltıyor, çıkmaza sokuyor ‘kadın’ı. İki insan arasındaki ilişkiyi ‘devlet eliyle’ kontrol altına almaya çalışmak-ne kadar eğitici amaçla yapıldığı iddia edilse de-birey/bireyler üzerinde toplumun otorite kurma çabasından başka bir şey değil aslında. Çıkış noktası ‘birey’ olan, özellikle de ‘şiddet gören/ezilen’ kadını korumayı amaçlayan bir politika güdülseydi ve bu amaçla bir eğitim programı düzenlenseydi bu bizi bir yere götürürdü belki ama çıkış noktası ‘toplum’ olan ve bu uğurda ‘birey’i evliliği ömür boyu sürdürme dayatmasıyla eğitmeye çalışan bir bakış açısı sağlıklı değil. Devlet bireylere ‘iyi eş’ olmayı öğretmeye kalkışacağı yerde, kadınların aile içi şiddete kurban gitmemesini sağlamalı önce...

KELiMELER VE KADER

Bazen, berbat bir ‘sıkışmışlık’ duygusundan sıyrılabilmek için kendine hayali seyahatler icat ettiğini söyler yazar. Bu çabası daha ziyade tanıdığı dünyayla arasına mesafe koyma arzusudur. Binip, olmayan bir ülkeye doğru gideceği bir gemi hayal eder. Ve şöyle der dostlarına ‘Yanımıza geçmişe dair hiçbir şey almasak, kendimiz gibi olmanın ağırlığından kurtulsak’... Yazar Esra Yalazan’ın hayalindeki geminin, ‘kendi gibi olmanın ağırlığı’ndan arınmak isteyenlerle dolup taşacağından eminim.

Sadece bu vaat bile birçokları için yeter de artar çünkü. Ancak yazar bununla yetinmiyor ki ‘Sevdiğimiz şiir kitaplarını, şarkı söyleyebilen güzel sesli kadınları, hatta mümkünse biraz da yeşil erik alalım yanımıza’ diye ekliyor. Ve ‘şiir dünyası’na ilişkin yazısı böyle başlıyor. Şairleri ve şiiri anlattığı ‘İki Duygu Arasındaki Boşluk’ yazısı. Bunu, ‘Hayat Hikayelerinin Merhametli Yazarı: S.Zweig’ yazısı takip ediyor. Ve Rilke’den Herman Hesse’ye, Refik Halid Karay’dan Sabahattin Ali’ye, Tolstoy’dan Marquez’e birçok yazarın dünyasına girip kelimelerine, hayatlarına dokunuyor. Ve bu yazılardan oluşan kitabını ‘Kelimeler ve Kader’ olarak adlandırıyor. Çünkü o hala kelimelerin, okuyanın/yazanın kaderini değiştirebileceğine, edebiyatın insanı ‘iyileştirdiğine’ inanıyor...

HAFTANIN AÇIKLAMALARI

-Genç ressam Karolin Fişekçi, yazar Orhan Pamuk ile ilişkisini ‘Masumiyet Müzesi’ romanındaki hikayeye, kendisini de Füsun karakterine benzetmiş ve Pamuk’un Hint yazar Kiran Desai ile yaşadığı ilişkinin ‘profesyonel’ bir ilişki olduğunu belirtmiş. Pamuk ile Desai’nin sahilde yürürken çekilmiş fotoğrafı hakkında “Benimle sahilde yürüdüğünde o fotoğraflar çok daha samimi olur. Bizim ilişkimizde tutku var” demiş. (Bizim Nobel ödüllü, ciddi ve cool görünümlü yazarımız oldu mu size tutkulu bir aşık figürü. Fişekçi, verdiği röportajda öyle bir anlatmış ki Pamuk’la ilişkisini, Desai yüzünden iplerin nasıl gerildiğini, ama sonunda aşkın galip geldiğini, hani biraz zorlasak Hürrem ile Muhteşem Süleyman tadında bir şey bile çıkarabiliriz belki. Ey aşk sen nelere kadirsin mi demeli?)

-Emniyet kemeri uygulamasını Erzurum’da yaygınlaştırmak amacıyla trafik polislerinin araçlarına ‘Erzurum’a kar, Dadaş’a Emniyet Kemeri Takmak Yakışır’ sloganı yazılmış. Bu slogan Twitter’da polisler tarafından paylaşılınca Dadaşlar’ın yanıtı gecikmemiş: ‘Dadaş ata eğersiz, arabaya kemersiz biner’. Bunun üzerine atışmayı sürdüren polisler, Twitter’a ‘Atı ahıra, arabayı otoparka bağlarız’ yazınca Dadaşlar ‘At ahırda, araba otoparkta ölür’ karşılığını vermiş. (Atışmanın geldiği son noktayı bilmiyorum ama Twitter’ın bizi getirdiği nokta ‘Kurallar ve kanunların bile ‘eğlencelik atışmalara’ meze olduğu, üzerinde ‘tartışma’nın dahi abesle iştigal ettiği konularda ‘boş tartışmalar’ın yaşandığı bir dünya.)

HAF TANIN NOTLARI

- Milli yüzücü Derya Büyükuncu ile eşi bir moda sitesine özel yeni yıl çekimleri için kamera karşısına geçmiş. Moda sitesinin hazırladığı özel koleksiyonu tanıtan çift, kendi şıklık formüllerini ‘Zamansız parçalarla yaratılan elegan sadelik’ olarak tanımlamış. Büyükuncu çiftinin tanıttığı ürünleri görmek ve onlara bir tıkla sahip olabilmek için siteye üye olmak yeterliymiş. (Milli yüzücümüz ‘yüzme’nin dışında her şeyi mi yapıyor yoksa bana mı öyle geliyor? En son Survivor adasında kazanacağı parayla olimpiyatlara katılacağını açıklamamış mıydı? Arada bir de dans yarışması vardı değil mi? Eh canım dans, ada, moda derken yüzmeye vakit mi kaldı?)

-İngiltere merkezli bir hukuk sitesi olan ‘Divorce Online’ın yaptığı araştırmaya göre, son iki yılda açılan boşanma davalarındaki ayrılık sebepleri arasında Facebook yüzde 50 oranında daha fazla yer alıyormuş. Son 1 yılda davranışa bağlı geçimsizlik yüzünden açılan boşanma davalarının yüzde 33’ünde sebep olarak Facebook gösterilmiş. Hukukçular bu durumun yaşanmasının sebebini, Facebook’un iletişimin en kolay yolu olmasına bağlıyormuş. (Biz de hala uğraşıyoruz ‘Evlilik kursları’ açalım, evlilikleri güçlendirelim, boşanmaları önleyelim diye. Ne gerek var? Yasaklayalım Facebook’u, sorunu kökten çözelim. Hem daha az maliyetli hem de Youtube’dan dolayı aşina olduğumuz bir uygulama(!)

( 08.01.2012 tarihli Pazar Postası'ndan alınmıştır. )

Sıradaki haber yükleniyor...
holder