Bazı hastalıklar var ki yarattıkları sosyal damgalanma sorunu nedeniyle, hastaların kendilerini toplumdan izole etmelerine neden oluyor. Bu durumun sonucu olarak, hastanın okul hayatından, arkadaşlık ilişkilerine, iş hayatına kadar pek çok alanı olumsuz etkileniyor. Kimi zaman bireylerin aile kurma, çocuk sahibi olma isteği dahi körelebiliyor.
Bu hastalıklardan biri de kendini deride gösteren ve çoğunlukla önyargı ile ilgili bulaşıcı olduğu zannedilen sedef hastalığı.
Sedef hastalığının toplumun yüzde 2-3’lük kısmını etkilediğini söyleyen Psoriasis Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Borlu’nun sedef hastalarının yaşadıkları skıntılar ile ilgili verdiği bilgiler gerçekten etkileyici:
Pastane işleten bir sedef hastası; “İşimi çok seviyorum, her ürünü özenle, titizlikle üretiyorum ama müşteriye sunarken ellerimdeki lezyonlar dikkat çekiyor ve müşterimi kaybedebiliyorum. Bu durum beni gerçekten psikolojik olarak yaraladığı gibi maddi olarak da olumsuz etkiliyor” diyor. Bir başka hasta ise hastalığının çocuk sahibi olmasına engel olup olmadığının endişesini taşıyor.
29 Ekim Dünya Sedef Hastaları Günü” kapsamında, sedef hastalığı konusunda farkındalığı artırmaya, hastalığı etkin bir şekilde tedavi etmeye ve hastalara bu konuda yalnız olmadıklarını hissettirmeye çalıştıklarını söyleyen Prof. Dr. Murat Borlu ile konuştuk.
Sedef hastalığı nedir?
Sedef hastalığı, deride görüldüğü için insanların kolay tanıdığı, geçmiş yüzyıllardan itibaren insanlık ile birlikte görülen bir hastalıktır. Tabii son yüzyıla kadar, sedef hastalığının sadece deride bulgu veren bir hastalık olduğu sanılıyordu. Hastalığın tırnakları tuttuğu görüldükten sonra, eklemleri de tutup romatizmal rahatsızlıklar yaptığı da fark edildi. Son 20- 30 yılda da sedef hastalığının sadece deri ve eklemlerde değil aynı zamanda iç organlarda inflamasyonu(yangı) tetikleyerek yıpranmalara neden olduğu, kalp-damar sağlığını ve metabolik hastalıklarla ilgili sağlığı da tehdit ettiği gösterildi.
Özellikle yeterli tedavi edilmeyen sedef hastalarının hem hayat kalitelerini düşüren hem de hayat sürelerini azaltan hastalıklara daha yatkın oldukları tespit edilmiştir. Bu yüzden sedef hastalığı, diz, dirsek başta olmak üzere deri üzerinde kırmızı, üzeri sedef rengi kepeklerle kaplı bir hastalık olarak görünse de sadece orada değil vücudumuzun genelinde de birtakım etkilere sahiptir diyebiliriz. Toplumda %2- 3 oranında yani sık görülüyor olması, bazı istisnalar haricinde tüm dünyada ve bütün ırklar arasında görülüyor olması, insan ve halk sağlığı açısından hastalığın ne kadar önemli bir yer teşkil ettiğini gösteriyor.
Sedef hastalığında çevresel faktörlerin etkisi ne kadar?
Sedef hastalığı için otoinflamatuar bir hastalık diyebiliriz. Çünkü her ne kadar dış etkenlerle tetiklense de sedef, vücudun bünyesel olarak kendi ürettiği bir hastalık. Hastalığı tetikleyen bariz tek bir dış etkenden söz edemeyiz. Bu hastalıkta özellikle deride ve bazı eklemlerde olmak üzere inflamasyon dediğimiz yangısal bir hadise oluyor. Yaşanan bu yangısal hadise, diğer organların da bu durumdan etkilenmesine neden olabiliyor. Sedef hastalığı, yangısal hadise gelişiminden tutunda da metabolik sendrom dediğimiz obezite, kalp ve damar hastalıkları, şeker hastalığına yatkınlık oluşturan bir kompleksi de içinde barındırıyor. Uzun süreli iyi tedavi edilmeyen sedef hastalığının hem kalp damar hastalıklarına hem de metabolik sendrom dediğimiz diğer hastalıklara yatkınlığı artırdığını görüyoruz. Ayrıca hastaların “damgalanmaya bağlı” günlük yaşamları dahil tüm hayatlarını psikolojik açıdan da etkileyebiliyor.
Sedef hastalığının tedavisi mümkün mü? Var olan tedaviler seçilirken hekimler nelere göre karar veriyor?
Sedef hastalığı tedavisi yapılabilen bir hastalıktır. Ancak insan bünyesinin kendi ürettiği bir hastalıkta hastayı tamamen ve uzun süreli iyileştirseniz bile bir daha tekrar etmeyecek garantisi vermek zordur. Bu nedenle hastaların durumuna göre zaman zaman aralıklı, sürekli tedavi almaları gerekebilir. Tabii burada hastalığın şiddeti, hastaya verdiği sıkıntı sadece deri üzerindeki lezyon, kaşıntı ve kepeklenme yanında, sosyal izolasyona, iş kaybına, damgalanmaya neden olan durumlar yaşanabiliyor. Bu sıkıntıların hepsini dikkate alarak en uygun tedaviyi uygulamak gerekiyor.
Tedavi yöntemlerini 4 gruba ayırabiliriz. Öncelikle kremler ve merhemlerle yaptığımız bir uygulama söz konusu. İkinci olarak fototerapi dediğimiz ultraviyolenin özel formları ile yaptığımız bir tedavi mevcut. Üçüncü olarak sistemik tedavi dediğimiz, eskiden beri bilinen hap ve iğnelerle tedaviler bulunuyor. Son 20 yılda da bilindiği gibi biyolojik dediğimiz özel, hedefe yönelik tedaviler yapılabiliyor. Eğer hastalık şiddetli yaygın dirençli ise daha çok sistemik tedaviler, eğer hastalık bu tedaviye cevap vermiyorsa ya da hasta durumu nedeniyle kullanamayacak durumda ise biyolojik tedavilere başvurulabiliyor. Sedef hastalarının büyük bir kısmı çok etkin bir şekilde tedavi edilebiliyor.
Tedavide diğer bir önemli nokta da hastaların umutlarını köreltebilen hatta çoğu zaman sedef hastalığının yanı sıra başka deri hastalıklarına veya hastalığın daha da alevlenmesine sebep olabilen bilimsel olmayan yöntemlerin denenmesi. Doğal veya zararsız zannedilen bu yöntemlerden sonuç alamayan hastalar umutsuzluğa kapılabiliyor. Hatta bazı hastalarda daha önce olmayan farklı deri hastalıkları da oluşabiliyor. Bir umut düşüncesiyle hastalık konusunda uzman olmayanların verdiği bu bilimsel olmayan tedavi yöntemlerine başvurulmaması, konusunda uzman hekimlerden görüş alınması önemli. Unutulmamalıdır ki, doğal olarak görünen basit bir uygulama bile deride istenmeyen sorunlara yol açabilir.
Sedef hastaları hamile kalabilir mi, bu durum üreme sağlığını nasıl etkiliyor?
Sedef hastalığı gebe kalmayı engellememektedir. Sedef hastalığı bulaşıcı olmadığından da çiftler arasında bir sorun yaratmaz ayrıca herhangi bir kısırlığa neden olmaz. Aksine sedef hastaları iyi tedavi edildikleri zaman genellikle hamilelik oranlarında artış gözlemleniyor. Bu durumun, hastanın kendini daha iyi hissetmesi, hayata tutkusunun artması, özgüvenin yükselmesi, psikolojisinin olumlu etkilenmesinin sonucu olabileceği düşünülmekte.
Hastalık gebelerin çoğunda aynı kalıyor olsa da kimi zaman şiddetlenebiliyor veya tam tersi düzelme görülebiliyor. Düzelme, hamileliğin verdiği mutluluk, sosyal değişim, hormonların farklılaşması gibi pek çok sebepten etkilenen bir durum olabilir.
Sedef hastası genç ve çocuklar için de aynı tedavi yöntemleri uygulanabiliyor mu?
Hastalık normalde genç yetişkin yaşta ve 50-60 yaşlarında pik yapıyor ve hastaların %75’inde 40 yaştan önce başlıyor. Bunların bir kısmı da çocuk yaş grubundalar ve çocuk yaş grubunda şiddetli hastalıklar, eklem tutulumları da görülebiliyor. Erişkinlerde olduğu gibi çocuklarda da çalışması yapılmış etkinliği kanıtlanmış tedaviler kullanılıyor.