Toplumda sık gözetilen biyolojik, tıbbi, psikolojik ve sosyokültürel etmenlerin rol oynadığı cinsellik; cinsel yaşamın ana unsurları olan merak, ayıp, günah ve yasaklar ile beraber cinselliğin istenilen şekilde yaşanmasına engel olmakta ve eşler arasında cinsel sorunlara yol açmaktadır.
Uzmanlar evlilikte cinsel sorunların hukuktaki yerini ve konu hakkında merak edilen detayları Posta.com.tr okuyucuları için. anlattı
Sağlıklı cinsel yaşamın olmadığı, cinsel ilişkinin kadının veya erkeğin kusurundan dolayı kurulamaması, cinsel hastalıklar veya eşin cinsel fantezilere zorlanması (grup seks, ters ilişki vb.) gibi sorunlar; cinsel sorunlar olarak değerlendirilmektedir.
Eşlerden biri diğer eş tarafından doğal olmayan yollardan (anal ilişki) cinsel ilişkiye zorlanıyorsa eğer bu durum hukuka aykırı olup boşanma davasında kusur olarak kabul edilmektedir. Eşin diğer eş tarafından cinsel fantezi yapmaya zorlaması da boşanmada kusur sayılır. Ancak eşler arasındaki cinsel ilişkiye rıza dahilinde 3. bir kişinin katılması kusur eşitliği yaratacağından boşanma davası sadece bu nedene dayalı olarak açılamaz.
Evlilikte cinsel ilişkinin hiç kurulmamış olması da, uzun süre cinsel ilişkiden kaçınma da boşanma nedeni olarak kabul edilir. Cinsel ilişkiden kaçınma nedeniyle açılan boşanma davalarında, bu durumun hangi eşten kaynaklandığının tespiti gerekir. Ruhsal veya fiziksel bir rahatsızlığı bulunmamasına rağmen cinsel ilişkiden kaçınan eş kusurludur. Her iki eşin de cinsel ilişkiden kaçınması veya hangi eşin kaçındığının tespit edilememesi halinde ise eşler eşit kusurlu sayılır ve yine boşanmaya karar verilir.
Cinsel yolla bulaşan hastalıklar korunmasız cinsel ilişki sırasında kişiden kişiye vücut salgıları yolu ile bulaşan hastalıklar olarak tanımlanır. Cinsel yolla bulaşan hastalıklar, her türlü cinsel ilişki ile ve nadiren olsa da kan yoluyla, anneden çocuğa doğum veya emzirme yolu ile bulaşır. Bütün dünyada cinsel yolla bulaşan hastalıklar yaygın olarak görülmektedir çünkü dünyada korunmasız seks yapanların oranını yüzde 47 gibi yüksek bir düzeydedir. Bu oran Türkiye'de yüzde 40, Norveç'te yüzde 75, Yunanistan'da ise yüzde 70’tir. Korunma oranı en yüksek olan ülke Hindistan olarak karşımıza çıkıyor.
Diyelim ki; partneriniz HPV virüsüne yakalandı ve sizin için evlilik çekilmez bir hal aldı ve boşanmak mı istiyorsunuz? Bunun için öncelikle kişiye bu hastalığın hangi yolla bulaştığı konusunda tüm ihtimaller akla gelmeli ve hangi yolla alınırsa alınsın kişinin virüsü eşine bulaştırmamak için gerekli önlemleri alıp almadığı tartışılmalıdır. Çünkü HPV virüsünün ne zaman alındığı, kişiye ne zaman bulaştığı çoğu zaman belli olmuyor. Bu virüs evlilikten önce alınmış olabilir veya bu kişide HPV yıllarca uykuda kalıp, sonradan aktifleşmiş olabilir. Diğer bir ihtimal olarak evlilik öncesi de kişi bunu müstakbel eşi dışında bir kişiden almış olabilir ve yıllar sonra da HPV aktif olup kendisinde çıkmış olabilir. Tıbbi olarak HPV’nin bulaşma tarihini, zamanını tam olarak söylemek mümkün değil, yıllara yayılabilen bir sessiz enfeksiyon olabilmekte.
HPV nadiren de dış ortamdan (tuvalet, eşyalar) bulaşabilmektedir. Ayrıca HPV’nin kişiye bulaşması için tam bir cinsel ilişkiye gerek yok, yaşanan dışarıdan bir cinsel temas, anal ilişki hatta oral ilişki HPV bulaşması için yeterlidir. Kısacası bakire evlenen bir kişi de evlilik öncesi başkasından tam anlamı ile vajinal ilişki olmadan HPV virüsü almış olabilir.
Yargıtay kararlarında da cinsel hastalık bulaştırmak tek başına mutlak bir boşanma sebebi sayılmıyor. Ancak zina yapıldığı ve zina yapılan kişiden bu hastalığın zina yapan eşe bulaştığı kesin olarak ispatlanabilirse mutlak bir boşanma nedeni sayılabilir. Eğer parterinizin size cinsel hastalık bulaştırdığını düşünüyorsanız ve bunu ispatlayabilecek kesin delilleriniz yoksa nedene bağlı olarak değil evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle dava açmanız olacaktır.