Serpil Dokurel / Posta.com.tr | Ülkemizde ve dünyada kansere bağlı ölümlerin en önemli nedenleri arasında mide kanseri yer alıyor. Mide kanseri oldukça sinsi ilerlediği için belirtileri herkes tarafından merak ediliyor. Özellikle gastrit ve ülserle benzer belirtiler gösteren bir hastalık olduğu için de tedavide gecikme durumu çoğu zaman kaçınılmaz oluyor. Bu nedenlerden dolayı kanser konusunda bilinçlenmek erken teşhisle, bir tedavinin başarılı olması yolunda atılabilecek ilk ve en önemli adımlardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Bizler de son günlerde giderek artan antral gastritin mide kanserine çevirme ihtimalînin olup olmadığını Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Muharrem Battal’a sorduk.
ANTRAL GASTRİT NE DEMEK?
Gastritin genel anlamda mide mukozasının enflamasyonu, yani hasar görmesi durumu olduğunu açıklayan Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Muharrem Battal, “Gastrit çok sık görülen bu durum hepimizin hayatını olumsuz etkilemektedir. Gastrit tanısının kesin olması için aslında mide mukozasından örnek alınıp, patolojik inceleme ile değerlendirilmesi gerekmektedir. Fakat hastaların şikayetleri ve endoskopi bulguları ile bu tanı devamlı karşımıza çıkmaktadır. " diyor.
Mide mukozasında meydana gelen hasarın en sık sebebinin Helicobacter pylori (H.Pylori) adı verilen bakterinin enfeksiyonu olduğunu söyleyen Prof. Dr. Muharrem Battal, bu bakterinin etkilerini açıklıyor.
Bu durum kronik hale geldiğinde mide hücrelerinde kalıcı hasara sebep olabilmekte ve normal görevlerini yerine getirememeye başlamaktadırlar. Mide, içinde devamlı asit salgısı ve gıda artıkları ile birlikte olduğundan bu mukozal bariyerin sağlam olması çok önemlidir. Gastrite sebep olabilen diğer bir durumda safra salgısının mideye geri kaçması ve steroid olmayan ağrı kesicilerin yaygın kullanımıdır. Stress diğer önemli bir faktördür.
BULGULARIN DEĞERLENDİRİLMESİ VE TANI SÜRECİ
Dispepsi ile gastrit şikayetlerinin çoğunlukla birbirine benzediğini belirten Prof. Dr. Battal, ağrı, şişkinlik, hazımsızlık ve bulantı gibi semptomların en yaygın görülen belirtiler arasında yer aldığını açıkladı. Tanı için de endoskopi ile değerlendirme ve H.Pylori için nefes, kan veya gayta testinin yeterli olduğunu söyledi.
TEDAVİ EDİLMEZSE KANSERE NEDEN OLABİLİR!
Prof. Dr. Battal, uzun süre kronik enflamasyon ile, midedeki asit salgısının azalmasının tehlikeli olduğunu belirterek, "Asit azalması ile reaksiyonel olarak gastrin düzeylerinin artması ile sonuçlanır. Bu etki uzun dönem antiasit tedavisi alan kişilerde de görülebilmektedir. Asit azalması ile mide hücre yapısının değişmesi ve bu olayların kansere neden olabileceği bildirilmektedir. Gastritin uygun tedavisi ile kanser riskinin azaldığını ifade eden çalışmalar mevcuttur” dedi.
B12 VE DEMİR EKSİKLİĞİNE DİKKAT!
Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Muharrem Battal, kronik gastrit sonucunda mide mukozasında olamaması gereken hücrelerin görülebileceğini, ileri yaş grubunda yara iyileşmesinin gecikmesi, dolaşımın bozulmasının hücresel hasara neden olabileceğini açıkladı.
Gastrit sonrasında, B12 vitamin eksikliğine veya demir eksikliğine bağlı anemi, vitamin D, folik asit, C vitamini, çinko, kalsiyum ve magnezyum emiliminde sorunlar ve midede yaralar(ulser), kanama, atrofik gastrit( enflamasyon sonrasında hücrelerin kaybolması durumu), hücre yapılarının değişmesi sonucunda metaplazi ve displazi, asit yokluğu, mide delinmesi oluşabilir. Hücrelerde meydana gelen değişimler ile polipler, displazi, kanser, lenfoma ve neuroendokrin tümörler gelişebilir. Gastrit tedavi edilebilir bir hastalıktır. Elimizde antibiyotik, antiasit, probiyotikler, diyet gibi seçeneklerimiz mevcuttur. Yakın takip ve tedavi ile tüm komplikasyonların önüne geçilebilmektedir.
GIDALAR DİREKT GASTRİTE NEDEN OLMAZ!
Gıdaların direkt olarak gastrite neden olmadığını belirten Prof. Dr. Battal, baharatlı asiitli ve kaafein içeren ürünlerin şikayetlerin artmasına neden olabileceğini vurguladı. Prof. Dr. Muharrem Battal aynı zamanda stres ile mücadele edilmesi, mümkün olduğunca ağrı kesicilerden uzak durulması ve yemeklerden sonra 2-3 saat uzanılmaması gerektiğini önerdi.
Sigara veya tütün ürünleri kullanılmamalıdır. H.Pylori bakterisinden korunmak için genel hijyen kurallarına uyulmalıdır. El yıkama en önemli koruyucu yöntemdir.