Son zamanlarda artan vakalarla birlikte gündeme oturan miyokardit, kalp sağlığını tehdit eden önemli bir konu haline geldi. Miyokardit, kalp kasının iltihaplanmasıyla ortaya çıkan bir durum olarak karşımıza çıkıyor ve ciddi sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Kardiyoloji Uzm. Dr. Gülsüm Bingöl miyokardit ile ilgili önemli uyarılarda bulundu.
SERPİL DOKUREL- Posta.com.tr| Miyokardit, genellikle viral enfeksiyonlar, bakteriyel enfeksiyonlar, ilaç reaksiyonları veya bağışıklık sistemi sorunları gibi çeşitli nedenlerle ortaya çıkabiliyor. Kalp kasının iltihaplanması, kalp fonksiyonlarını olumsuz etkileyerek ciddi komplikasyonlara neden olabiliyor.
Vaka sayıları git gide artıyor: Belirtiler covid-19’la karıştırılıyor, kalp kasını iltihaplandırıp ani ölüme neden oluyor
Belirtileri genellikle ateş, göğüs ağrısı, nefes darlığı, yorgunluk ve halsizlik gibi unsurları içeriyor. Ancak, miyokarditin bazı durumlarda belirti göstermeyebileceği de unutulmamalıdır. Bu nedenle, şüphelenilen durumlar için uzman bir sağlık profesyoneliyle iletişime geçmek önemlidir.
Vaka sayıları git gide artıyor: Belirtiler covid-19’la karıştırılıyor, kalp kasını iltihaplandırıp ani ölüme neden oluyor
Kardiyoloji Uzm. Dr. Gülsüm Bingöl, kalbin orta tabakası olan miyokardın, kalbin kasılmasını sağlayan kalp kası hücrelerini (kardiyak miyositler) içerdiğini, miyokardın içten endokard ve dıştan epikard ile kaplı olduğunu belirtiyor.
Miyokardit kalp kasında yani kalbin miyokard tabakasında inflamasyon olması anlamına geliyor. Enfeksiyona yol açan ajanlara bağlı ya da enfeksiyöz olmayan birçok farklı nedene bağlı meydana gelebiliyor.
VİRAL ENFEKSİYONLARA DİKKAT!
Kardiyoloji Uzm. Dr. Gülsüm Bingöl, miyokarditin en sık sebebinin viral enfeksiyonlar olduğunu, akut viral bir enfeksiyon, genetik yatkınlık ile birleştiğinde miyokardit oluşabildiğini vurguluyor. Onun dışında bakteriyel, paraziter ya da mantar enfeksiyonları da miyokardite yol açabiliyor.
Enfeksiyöz nedenler dışında bazı ilaçlar, alkol, kokain, ağır metaller, arı, akrep gibi böcek ısırıkları ve bazı sistemik hastalıklar miyokardit yapabiliyor. Özellikle son yıllarda kanser hastalarında sık kullanılan akıllı ilaçlar miyokardite yol açabiliyor.
HİÇ BELİRTİ VERMEDEN ANİ ÖLÜME NEDEN OLABİLİR
Kardiyoloji Uzm. Dr. Gülsüm Bingöl, miyokardit belirtilerinin kalp kasının tutulma miktarına bağlı olarak değiştiğini, hiç şikayet olmayabileceği gibi ani ölüm dahil çok ciddi tablolara yol açabileceğinin altını çiziyor. Akut miyokarditte genelde kalp tutulumuna ait belirtiler orta çıkmadan önce üst solunum yoluna ait soğuk algınlığı benzeri yakınmalar veya gastrointestinal sisteme ait yakınmalar bulunuyor. Günler veya haftalar içinde yorgunluk, nefes darlığı, göğüs ağrısı, çarpıntı gibi kalple ilgili yakınmalar ortaya çıkıyor.
Aşağıdakilerden herhangi birinin görüldüğü her yaştan hastada akut miyokardit düşünülüyor:
- Göğüs ağrısı, ateş ve nefes darlığı gibi şikayetlerin olması,
- Çarpıntı (aritmi),
- Bayılma veya kalp durması,
- Grip öyküsü,
- Elektrokardiyografik (EKG) değişiklikler,
- Kalp kası hasarını gösteren kanda değeri yükselmiş kardiyak biyobelirteçler (örneğin troponin),
- Kalp kasında bölgesel veya yaygın kasılma kusuru.
GÖĞÜZ AĞRISI VE ATEŞE DİKKAT
Miyokardit her yaşta görülebilen bir hastalık olup şikayet ve bulgu açısından çok farklı şekillerde ortaya çıkabilmesi sebebiyle bazı durumlarda tanı konulması zor olabiliyor. Kardiyoloji Uzm. Dr. Gülsüm Bingöl, asemptomatik yani hiç şikayetin olmadığı hastalar olabilse de, en yaygın şikayetlerin; göğüs ağrısı (vakaların yüzde 85-95'inde), ateş (yaklaşık yüzde 65'inde) ve nefes darlığı (vakaların yüzde 19-49'unda) olduğunu vurguluyor. Bu şikayetler kalp damar tıkanıklıklarında, kalp krizinde veya perikardit denilen kalbin en dış tabakası olan perikardın iltihaplanmasında da olabileceğinden ve her birinin tedavisi farklı olduğundan ayırım yapmak gerekiyor. Perikardit ile karışması yanında aynı hastada eş zamanlı bir arada bulunmaları da yaygın olarak görülüyor.
Miyokarditin diğer belirtileri arasında; çarpıntı, bayılma ve yorgunluk yer alıyor. Akut miyokarditli hastaların yüzde 80 kadarında prodromal denilen kalbe ait olmayan genel semptomlar bulunuyor; bu nedenle hastaların öncesinde grip benzeri, solunum ve/veya gastrointestinal hastalık öyküsü olabiliyor, hastaların bu açıdan da sorgulanmaları gerekiyor.
BELİRTİLER 1 İLE 3 AY SÜREBİLİYOR
Akut miyokardit denilen tablo şikayetlerin başlangıcı ile tanı arasında 1 aydan daha kısa bir süre olarak tanımlanıyor. Kardiyoloji Uzm. Dr. Gülsüm Bingöl, fulminan miyokardit yoğun bakıma yatışı ve acil müdahale gerektiren şiddetli, hızla gelişen bir akut miyokardit şekli olduğunu ve çok hızlı seyirli görüldüğünü belirtiyor. Subakut miyokardit de, miyokardın inflamasyonuna yol açan kalıcı/tekrarlayan bir uyaran nedeniyle devam eden miyokardiyal hasar söz konusu oluyor ya da daha önce aktif bir miyokardit olduğuna dair kanıt varsa iyileşen miyokarditlerde bu şekilde tanımlanabiliyor.
Vaka sayıları git gide artıyor: Belirtiler covid-19’la karıştırılıyor, kalp kasını iltihaplandırıp ani ölüme neden oluyor
Subakut miyokarditlerde semptom başlangıcı ile tanı arasında 1 ile 3 aylık bir süre bulunuyor. Semptomlar daha uzun bir süre devam ettiğinde, hastalık süreci kronik inflamatuar kardiyomiyopati olarak kabul ediliyor ve genelde kalp yetersizliği tablosu bulunuyor.
Ekokardiyografinin önemi büyük
Kardiyoloji Uzm. Dr. Gülsüm Bingöl, tanısal testlerin başlangıç için elektrokardiyografi (EKG), kan tetkikleri ve akciğer grafisi olduğunu, genç bir hastada kalp krizi benzeri şikayet ve bulgular varsa ve koroner anjiyografi normalse miyokarditten şüphelenilmesi gerektiğini belirtiyor.
Akut miyokarditte kan testlerinde sedimentasyon, C-reaktif protein gibi inflamasyonu gösteren belirteçler sıklıkla yükseliyor. Yine tam kan sayımında genelde lökositoz yani beyaz küre sayısında yükselme saptanıyor. Kardiyoloji Uzm. Dr. Gülsüm Bingöl, kalp hasarını gösteren kardiyak troponin T/I, CK-MB gibi kan değeri düzeylerinde de artış beklendiğinin altını çiziyor.
Kardiyoloji Uzm. Dr. Gülsüm Bingöl, ekokardiyografinin ayırıcı tanıda önemli bir rol oynadığını belirtiyor:
“Ekokardiyografi ilk yapılan testlerden olup de ne çok spesifik ne de çok hassastır; ancak özellikle miyokarditle karışabilecek diğer hastalıkların ayırıcı tanısında önemli bir rol oynar (örneğin, yapısal bir kalp hastalığını dışlamak için). Yine kasıktan ya da koldan yapılan koroner anjiyografi veya bilgisayarlı tomografi anjiyografi koroner arter hastalığını dışlamak için kullanılabilir. Miyokarditin kesin tanısı aslında miyokardiyal biyopsisi olsa da zor ve riskleri olan bir yöntem olması nedeniyle bazı özel durumlar dışında klinik pratikte tanıda genellikle kullanılmaz. Hastadaki tabloyu açıklayabilecek kapak hastalığı ya da doğumsal kalp hastalığı gibi bir hastalığın olmaması ve koroner anjiyografide anlamlı yani yüzde 50’den fazla koroner arter darlığı olmaması tanıda önemlidir.” Son yıllarda hem invaziv ve riskli bir tetkik olmaması hem de miyokart dokusundaki enflamasyonu göstermede çok duyarlı olmasından ötürü kardiyak manyetik rezonans görüntüleme (MRG) yani kalp MR’I günümüzde miyokardit tanısında çok önemli bir yere sahiptir.”
BELİRTİLER COVİD-19’LA BENZER OLABİLİR
Miyokardite benzer miyokardiyal hasar, pandeminin başlangıcında Çin'in Wuhan kentinde COVID- 19 hastalarından bildirilen ilk komplikasyonlardan biriydi. Virüsten kaynaklanan solunum komplikasyonları en sık bildirilen sorunlar olsa da, COVID enfeksiyonunun ritim bozuklukları, kalp krizi, inme, koroner arter hastalığı kanıtı olmada yüksek troponin seviyeleri ile miyokard hasarı (yani miyokardit) ve kalp yetmezliği gibi olumsuz kardiyak olaylara da yol açtığı biliniyor.
COVID-19’un yol açtığı miyokardit ateş, öksürük, göğüs ağrısı, nefes darlığı, çarpıntı ve bayılma gibi diğer virüslerle ilişkili miyokardit formlarına benzer şekilde klinikle ortaya çıkıyor. COVID-19 hastalarında miyokardit tanısı, genel olarak, daha çok klinik semptomlara ve koroner arter hastalığı kanıtı olmaksızın yüksek troponinlerin varlığına dayanıyor.
Kardiyoloji Uzm. Dr. Gülsüm Bingöl, mRNA bazlı COVID-19 aşılarının uygulanmasının nadir görülen bir yan etkisi olan miyokardit durumunun özellikle genç erkeklerde daha sık ortaya çıktığını ve genellikle hafif seyirli olduğunu belirtiyor:
“Miyokardit, mRNA bazlı COVID-19 aşılarının uygulanmasını takiben de ortaya çıkan ancak nadir görülen bir yan etkidir ve en yüksek risk erkek adolesanlarda ve genç yetişkinlerde görülmektedir. Semptomlar tipik olarak aşı uygulamasından sonraki birkaç gün içinde gelişir. COVID-19 aşılamasını takiben miyokardit tipik olarak geçici, hafif bir seyirle ilişkilidir ve hastaların çoğunda semptomlar 1 ila 3 hafta içinde tamamen düzelir Hastaların çoğunda kardiyak görüntülemede hafif anormallikler görülür ve standart tedavi ile hızlı klinik iyileşme sağlanır, bu da güven vericidir. SARS-CoV-2 enfeksiyonu sonrası miyokardit oranları aşılama sonrasına göre çok daha yüksektir ve genellikle daha kötü klinik tablolara yol açar.”
'SON 20-30 YILDA MİYOKARDİTLİ HASTALARIN TANI SÜRECİNDE VE DESTEK TEDAVİLERİNDE ÖNEMLİ GELİŞMELER KAYDEDİLDİ'
Kardiyoloji Uzm. Dr. Gülsüm Bingöl, son 20-30 yılda miyokarditli hastaların tanı sürecinde ve destek tedavilerinde önemli gelişmeler kaydedildiğini, ancak yine de miyokarditin bazı formları hala oldukça kötü seyirli olduğunu ve tüm çabalara rağmen bu hastalar kaybedilebildiğini söylüyor. Immun checkpoint inhibitörü denilen akıllı ilaçların kullanımlarının giderek artması nedeniyle ve bu ilaçlarında miyokardite sebep olmaları dolayısıyla bu durumun nedenlerini anlamaya yardımcı olacak yeni çalışmalar yine özellikle, genetik yatkınlığın miyokarditin gelişimini ve seyrini nasıl etkilediği gösteren çalışmalar son araştırma konuları arasında yer alıyor.
Kardiyoloji Uzm. Dr. Gülsüm Bingöl, miyokardit hastalarının teşhisi, tedavisi ve seyrini öngörmenin hala zor olduğunu, deneysel ve klinik araştırmalarda kaydedilen ilerlemelere rağmen, hastalığın altında yatan mekanizmalar hala tam anlaşılmadığını belirtiyor. Hastaların tedavisini optimize etmek, yeni tedavi stratejileri uygulamak ve klinik tabloları, hastalığın seyrini ve tedaviye yanıtı etkileyen faktörleri daha iyi anlamak için bu konuların kapsamlı bir şekilde anlaşılması gerekiyor. Bu, yeni hayvan modellerinin geliştirilmesini ve miyokarditte konakçı (örneğin genetik, bağışıklıkla ilgili) ve çevresel (örneğin bulaşıcı) faktörlerin rolünü inceleyecek daha fazla deneysel araştırma yapılmasını gerektiriyor.
EN ÖNEMLİ KORUNMA YÖNTEMİ VİRAL ENFEKSİYONLARA YAKALANMAMAK!
Kardiyoloji Uzm. Dr. Gülsüm Bingöl, ilk korunma yöntemi miyokarditin en sık nedeninin olan viral enfeksiyonlardan korunma olabileceğinin altını çiziyor. Ellerin hijyenine dikkat etmek, kalabalık ortamlardan uzak durmak, enfekte kişilerle yakın teması önlemek ve riskli grubundaki hastalarda aşılanma gibi önlemler virüslerden korunmaya yardımcı olabiliyor.
Yine miyokarditin diğer bir nedeni olan otoimmün hastalıkların kontrolü de korunmayı sağlıyor. Otoimmün hastalığı olan bireyler doktor kontrollerini ve düzenli almaları gereken tedavileri aksatmaması gerekiyor.
Gereksiz ilaç kullanımından kaçınmak önem taşıyor. İlaç kullanımında doktor önerilerinin takip edilmesi ve toksinlere maruziyeti azaltmak sağlıklı bir yaşam tarzına dikkat etmek gerekiyor. Sigara ve yoğun alkol tüketiminden kaçınmak da oldukça önemli noktalar arasında yer alıyor.