Geçen yıl nisan ayında üçüncü kez anne olan Cambridge Düşesi Kate Middleton; doğumdan saatler sonra hastane önünde, son derece şık ve bakımlı şekilde, basına gülümseyerek poz veriyordu...
Bütün dünya onu alkışlarken, kısa sürede toparlandığı için herkes onu hayranlıkla izlerken, tek bir kişi o görüntüleri gerçekçi bulmuyordu: Dünyaca ünlü oyuncu Keira Knightley.
Kendisi de kısa süre önce doğum yapmıştı ve Düşes’i çocuk doğurmakla ilgili ‘kanlı sancılı gerçekleri gizlemekle’ suçluyor ve şöyle diyordu: “Acılarımızı, vücudumuzun bölündüğü gerçeğini sakla, göğsümüzden süt sızmasını sakla, hormonlarımızın değiştiğini sakla.
Şık görün Kate! Yedi saat önce kan ve çığlıklar içinde verdiğin mücadeleyi sakla, poz ver!” Böyle diyordu ve dünyanın en gerçekçi itirazıydı belki de. İçinden canlı çıkarmış bir kadının hemen eski haline dönmesinin beklenmesi büyük acımasızlık gerçekten.
Yahu regl olan kadın bile şirazesini kaybediyor, psikolojisi dağılıyor. Doğum gibi kadını tüketen sancılı bir süreçten sonra kim, ne hakla mükemmellik ve kusursuzluk bekleyebilir?
O yüzden Keira Knightley müthiş bir mesaj verdi ama kimsenin kulağından girmedi. İnsanoğlu acımasız sonuçta. Bakınız Fahriye Evcen doğum kilolarını vermediği için neler yazıyorlar.
Ve genelde kadınlar yapıyor bunu. Belki doğum yapmış, kendini salmış, kıskanç, mutsuz kadınlar! Onun hayatını yaşayamadığı için, onun kadar güzel olmadığı için öfke kusanlar. Zira bunun başka açıklaması olamaz... 4 ay önce doğum yapan ve bebek emziren bir kadına bu ayıbı ve insafsızlığı başka kim yapar?
EYLÜLDE TRİBUTE SAVAŞI VAR
Malum, müzik dünyasında hâlâ eskiye rağbet olduğu için… İnsanlar hala 90’lar müziği ve şarkıları ile eğlendiği için tribute albüm çıkaran çıkarana. Nedir tribute? Saygı albümü.
Yaş almış ya da aramızdan ayrılmış sanatçılar için, onların şarkılarıyla yapılan hatırlatmalar, anmalar. Bugüne kadar Orhan Gencebay’dan, Kayahan’a pek çok isim için yapıldı.
İyisi de oldu, kötüsü de. Ama müzik dünyasında üretim azaldıkça, herkes bu yola başvurmaya başladı, orası kesin. Şimdi hazır olun… Ekime kadar tam bir tribute savaşları yaşanacak piyasada. Kimi için ‘şarttı’ diyeceğiz, kimi için ‘ne alaka?’ diye soracağız. Ama onları konuşacağız...
YENİ TÜRKÜ DE VAR MURATHAN MUNGAN DA
Yeni Türkü 25. yıla özel bir hazırlık içinde; albümde önemli isimler yer alacak, net.
En sevdiğim yazarlardan Murathan Mungan uzun zamandır müzikle ilgili bir şey yapmıyordu ama özel bir albümle dönüyor. Bir sürü genç isim, ünlü isim onu kırmayıp albümde şarkı söyleyecek. Müslüm Gürses’le yaptığı çalışma ne kadar unutulmaz ve kaliteliydi, hatırlayın.
Fikret Şeneş ve Şehrazat da tribute albümleri çıkacak isimlerden. Bu arada Ajda Pekkan’ın, Şehrazat albümünde ‘Sevgiliye’ şarkısını söyleyeceğini duydum. 90’lı yıllarda Aşkın Nur Yengi’den dinlediğimiz bu unutulmaz şarkının yorumları emin olun çok karşılaştırılır.
Mustafa Sandal ve Nükhet Duru da şarkılarını albümde toplayacak isimlerden.
Bu arada tribute’lerin en gözde isimleri de Sezen Aksu, Nazan Öncel ve Sıla. Hemen her albümde yer alıyorlar.
Kulağıma gelen bir başka haber de İbrahim Tatlıses için tribute albüm yapılacağı.. Malum, kendisinin albüm çıkaracağı söyleniyordu yıllardır ama rahatsızlığından dolayı bu hayal gerçekleşemedi, tribute albümde karar kılındı. Ancak tarihi henüz belli değil.
GENÇLERİN SESİ Mİ KISILDI?
Bu arada genç isimlerin tribute albüm yapma sevdasını hiç anlamadım... Mirkelem da geçtiğimiz yıllarda yapmıştı ve sormuştum: Ne alaka? Çok yaşlandığı ve artık şarkı söylemediği için mi bu albüm? Emekli mi oldu? Sesi mi kısıldı?
Yardım mı toplanıyor kendisi için? Sebep ne? Şimdi Mustafa Sandal’a sormak istiyorum: Çok erken değil mi? Yeni üretimler, yeni şarkılar değil de neden tribute? “Eski şarkılarım çok güzeldi, bir daha söyleyeceğim” de söyle, albümde topla ama başkalarına söyletmek neden? İşte kafamda hep böyle deli ve gereksiz sorular…
‘KISA DON’ GİYİP BAŞARILI OLAMAZSIN!
Kadınlar şort yüzünden tekmeleniyor dövülüyor, din adamlarının zılgıtını yiyor malum. Bir kadın haber spikeri şort giyince hedef oluyor, ‘şeytana uydu’ lafları ediliyor...
Kadınların şortu sıkınca, sıra erkeklere geliyor. İnsan hayret ediyor tabii, ne şortmuş arkadaş! Ne büyük meseleymiş! Bu büyük mesele yeni de değil, bir kitap hatırlattı. Mirgün Cabas’ın kitabı ‘2001 - Eski Türkiye’nin Son Yılı’.
Onu okuyorum bu ara soluk soluğa, orada rastladım. Yakın Türkiye tarihinin anlatıldığı kitapta; Kemal Derviş’in bir kurtarıcı gibi Türkiye’ye geldiği günlerle ilgili şu satırlara yer verilmiş: “Fazilet Partili Lütfü Esengün, Derviş’in Türkiye gerçeklerini bilmediği için başarılı olamayacağını bunun da ‘Ankara sokaklarında şortla gezişinden belli olduğunu’ öne sürüyordu...
Ekonomi bakanının tenis kıyafeti DYP’lileri de meşgul ediyor, vekillerinin ‘Hazine’den sorumlu devlet bakanı sabahları kısa donla tenis oynayacağına, çiftçileri dinlesin’ çıkışı Meclis tutanaklarına geçiyordu….”
Bu satırları okurken anladım ki, şort dediğin basit bir şey değil. Aslında hayattaki duruşunu, hayata bakışını, kimliğini ortaya koyuyormuş. Bir kıyafet parçasının bu kadar mevzu olması bundan.